no:8 / bazıları baskı görmeye can atar

12 yorum:

abinin resmini gönderen BigaripwoMen.
beğenmiş, bi de sen bak, istersen bloguna tak demiş...
kabul etmek lazım ki abi işi abartmış ama canım memleketimde bunların abla versiyonu yok değil hani. "Bana da yok mu mahalle baskısı, ben de isterim ben de" diyen cinslerinden.

Biliyorum, resme bakıp hayalinde bu tip kızları canlandırması bizim mahalledekiler için bile zor bir durum. Yani resimdeki abi pek iştah açmıyor. Tabi sizi bilemem ama, en azından benim iştahımı açmıyor. Ancak böyle giyinerek bizim mahalleden geçen ablaların, yüzlerinde de böyle bir bakış varsa; mahalle baskısı gördüm diye şikayet etmeleri bir yana öbür mahalleye kaportayı dağıtmadan ulaşabilmiş olmaları bile takdire şayandır.

Açma'nın da türlü türlüsü var, dürümün de, ama öyle istenmeyen görüntüler oluyor ki canım memleketimde Almanya'da duruma isyan eden Alman lise müdürünün lafı aklıma geliyor:
"Çocuklarınız bunları giyerse, ötekiler ne giyecek?"

Lafı onaylıyor muyum? Hayır.
Hayır da.... da işte...

abinin resmini gönderen BigaripwoMen.
beğenmiş, bi de sen bak, istersen bloguna tak demiş...
kabul etmek lazım ki abi işi abartmış ama canım memleketimde bunların abla versiyonu yok değil hani. "Bana da yok mu mahalle baskısı, ben de isterim ben de" diyen cinslerinden.

Biliyorum, resme bakıp hayalinde bu tip kızları canlandırması bizim mahalledekiler için bile zor bir durum. Yani resimdeki abi pek iştah açmıyor. Tabi sizi bilemem ama, en azından benim iştahımı açmıyor. Ancak böyle giyinerek bizim mahalleden geçen ablaların, yüzlerinde de böyle bir bakış varsa; mahalle baskısı gördüm diye şikayet etmeleri bir yana öbür mahalleye kaportayı dağıtmadan ulaşabilmiş olmaları bile takdire şayandır.

Açma'nın da türlü türlüsü var, dürümün de, ama öyle istenmeyen görüntüler oluyor ki canım memleketimde Almanya'da duruma isyan eden Alman lise müdürünün lafı aklıma geliyor:
"Çocuklarınız bunları giyerse, ötekiler ne giyecek?"

Lafı onaylıyor muyum? Hayır.
Hayır da.... da işte...

Orgazmı kim kaybetti de siz buldunuz?

14 yorum:


Yaw kızlar, yanılıyorsunuz iki gözüm, bu orgazmı siz icad etmediniz, sevişmeyi bilen bir tek siz değilsiniz.

İnsanoğlu (böğürme sesi değil) M.Ö'den beri sevişiyor. Üstelik M.S'dan sonra bile icad edilse 2009 yılda denenmedik pozisyon da kalmamıştır herhalde.
Fazla merak edenler hint heykellerine, kamasutracının el kitabına, azıcık da ibret-i alem olsun diye Pompei harabelerine bakabilir. Daha ları merak edenler; meleklere bıyık buracak kadar sapıtmış Lut kavmiyle ilgili kaynaklara da göz atabilir..

Yani "bi seviştik bi seviştik, 2 haftada kullandım attım pedim gibi, yenisine sağlık erkeğimin" söylemleri çok yeni birşey değil. Arabistan çöllerinde çadırlarına bayrak dikip, arada bir indirip bi çentik daha atan gacılar da varmış. Üstelik şöhretleri hiçbir bloggeriyemizden aşağı değilmiş. Daha da yanisi bir blogger kardeşimizin sıyırdığı bir zamanda ağzını bozup dediği gibi: bu erkek milleti aferim çok güzel Verdi'nin bu eseri, muhteşem dese de işin ucu kendine dokununca pek musikişinas değildir...

Yıllardır nice evlerin içerisinde ne duyulmaz iniltiler, ne orgazmlar yaşanmıştır siz bilmezsiniz. Ya da ben gibi bilebildiğiniz kadarını bilirsiniz. Hepimizin dr. haydar dümen ayağında türk kadınının eksik kalmış orgazm beklentisini masaya yatırmasına ve okumuş, eli yüzü kalem vs. tutan kadınlar daha güzel orgazm oluyor demesine gerek yok. Nenelerimiz istiklal harbinde cepheye mermi taşımanın alâsını yapmışlarsa, analar ne çılgın Türkler doğurmuşsa merak etmeyin ecdadımızdan orgazmın da kralını yapabilenler olmuştur.

Zannedersiniz ki cinsellik evvelden beri tabuydu Anadolu'da. Sanki kitaplar yazmadan önce bu işin kitabı bilinmezdi. İnsanlar el yordamıyla sevişirdi. Türk kadını hep eli böğründe mutsuz evliliklerle mi kurdu koca imparatorlukları? -Hadi canım, savaşan erkeklerdi. imparatorlukları da onlar mı kurdu diyorsunuz. Nah! diyorum size ben de. Arkasında (veya önünde:) kadınlar olmadan erkekler uzun süreli bağdaş kurmayı bile beceremez be. Değil ki devlet kursun. Siz hiç mutsuz insanların kurduğu herhangi bir şeyin (viagrayla bile olsa) uzun süre ayakta durduğunu gördünüz mü?

Sağdıçlık ve yengelik müessesesi öyle hafife alınacak, bugünki gibi formaliteden şeyler değilmiş eskiden. bu işin nasıl ağrısız, acısız olacağından tutun, erbabınca usulüne uygun olarak anlatılmış olması mümkün. üstelik bir de sabah namazında "oldu mu len" tekmili alınması da cabası. İşin daha ilginci yüzü fazla yırtmadan, eşeğin şeyine su kaçırmadan bu işi çözmüşler atalarımız. Atalarımız derken, bizden bir iki kuşak öncekilerin işi arap saçına çevirdikleri körün tuttuğu değneği taklit etme döneminini kasdetmiyorum.

kızlık zarından, hamile kalma pozisyonuna kadar bugün anlatım dili itibarıyla belki komik bulacağınız unsurlar, hatta hadi len! diyebileceğiniz ama temeli istatistiğe dayanan erkek çocuk olasılığı üzerine bir sürü kitaplar yazılmış. Siz marifetnamede ne marifetler var bilmez misiniz? ya sahaflarda 5 tl'ye bile bulabileceğiniz Mürşid-i Müteehhilin? Tabi canım varsa yoksa kamasutra ondan önce bişi bilen yoktu sanki canım memleketimde...

Merak etmeyin.
geçmişte de herşey yapılmış. insanoğlu ademden bu yana sevişmiş, tabi atalarımız da. üstelik de usulünce fantezisini de eksik etmeden. Ancak yaşam biçimini ve çevresini de ona göre düzenlemiş. bugünkü gibi piç bir mimari yerine evlerini kale gibi yapmış. Eski yatak odalarında dışarıdan bakıldığında hiç gözükmeyen "domuzluk" adlı banyoları icad etmiş. O da ne? derseniz, yatak odanızın içinde küvet keyfi diyebilirsiniz...

Tevellütüm daha eskisini anlatmaya yetmez ama ev duvarlarındaki akustiği de bir şekilde çözdüklerini düşünüyorum. Gerçi Osmanlı evleri ahşapmış ama iniltilerin de orgazm çığlıklarının da yeni keşfedilmiş şeyler olduğunu sanmam. Hani hamamda bangır bangır türkü söylersin de dışardan sesin duyulmaz. Bulmuşlardır bir kolayını emin olun. Hiç bir çare bulamayan adına yörük demiştir, lâz demiştir diğerlerine mahsuscuktan küsmüş, gitmiş evini uzak tepelere kurmuştur ve her gökgürültüsünde, naralar atıp, böğüre böğüre sevişmiştir...

Nasıl Edison ışığı değil, ampülü bulmuşsa, orgazmı da seksi de biz icad etmedik. Sadece ruhunu çalıp, mekanikleştirdik ve bok yemenin arapçası kabilinden Avrupa'dan çakma modern bir isim uydurduk...

Çinlilere set yaptıracak kadar belalı bir milletin, asırlarca Avrupa'yı titreten bir devletin ve Çanakkale'de ve Kurtuluş savaşında yedi düvelle çarpışan bir halkın kadınlarının, sevmeyi ve sevişmeyi bilmediği, çocuklarını tavuk yumurtlar gibi doğurduğunu düşünmek abesle iştigaldir. Dedelerimiz de, ninelerimiz de bu işin kralını yapmışlardır emin olun.

Sadece bu tür şeylerin uluorta söylenmesini ayıp sayıp, saman altından su yürütmüşler, karda yürüyüp izlerini belli etmemişlerdir diye düşünüyorum.

Yoksa ninen dedeni seve seve öpmese, sen nasıl sevgi çocuğu olurdun?



Yaw kızlar, yanılıyorsunuz iki gözüm, bu orgazmı siz icad etmediniz, sevişmeyi bilen bir tek siz değilsiniz.

İnsanoğlu (böğürme sesi değil) M.Ö'den beri sevişiyor. Üstelik M.S'dan sonra bile icad edilse 2009 yılda denenmedik pozisyon da kalmamıştır herhalde.
Fazla merak edenler hint heykellerine, kamasutracının el kitabına, azıcık da ibret-i alem olsun diye Pompei harabelerine bakabilir. Daha ları merak edenler; meleklere bıyık buracak kadar sapıtmış Lut kavmiyle ilgili kaynaklara da göz atabilir..

Yani "bi seviştik bi seviştik, 2 haftada kullandım attım pedim gibi, yenisine sağlık erkeğimin" söylemleri çok yeni birşey değil. Arabistan çöllerinde çadırlarına bayrak dikip, arada bir indirip bi çentik daha atan gacılar da varmış. Üstelik şöhretleri hiçbir bloggeriyemizden aşağı değilmiş. Daha da yanisi bir blogger kardeşimizin sıyırdığı bir zamanda ağzını bozup dediği gibi: bu erkek milleti aferim çok güzel Verdi'nin bu eseri, muhteşem dese de işin ucu kendine dokununca pek musikişinas değildir...

Yıllardır nice evlerin içerisinde ne duyulmaz iniltiler, ne orgazmlar yaşanmıştır siz bilmezsiniz. Ya da ben gibi bilebildiğiniz kadarını bilirsiniz. Hepimizin dr. haydar dümen ayağında türk kadınının eksik kalmış orgazm beklentisini masaya yatırmasına ve okumuş, eli yüzü kalem vs. tutan kadınlar daha güzel orgazm oluyor demesine gerek yok. Nenelerimiz istiklal harbinde cepheye mermi taşımanın alâsını yapmışlarsa, analar ne çılgın Türkler doğurmuşsa merak etmeyin ecdadımızdan orgazmın da kralını yapabilenler olmuştur.

Zannedersiniz ki cinsellik evvelden beri tabuydu Anadolu'da. Sanki kitaplar yazmadan önce bu işin kitabı bilinmezdi. İnsanlar el yordamıyla sevişirdi. Türk kadını hep eli böğründe mutsuz evliliklerle mi kurdu koca imparatorlukları? -Hadi canım, savaşan erkeklerdi. imparatorlukları da onlar mı kurdu diyorsunuz. Nah! diyorum size ben de. Arkasında (veya önünde:) kadınlar olmadan erkekler uzun süreli bağdaş kurmayı bile beceremez be. Değil ki devlet kursun. Siz hiç mutsuz insanların kurduğu herhangi bir şeyin (viagrayla bile olsa) uzun süre ayakta durduğunu gördünüz mü?

Sağdıçlık ve yengelik müessesesi öyle hafife alınacak, bugünki gibi formaliteden şeyler değilmiş eskiden. bu işin nasıl ağrısız, acısız olacağından tutun, erbabınca usulüne uygun olarak anlatılmış olması mümkün. üstelik bir de sabah namazında "oldu mu len" tekmili alınması da cabası. İşin daha ilginci yüzü fazla yırtmadan, eşeğin şeyine su kaçırmadan bu işi çözmüşler atalarımız. Atalarımız derken, bizden bir iki kuşak öncekilerin işi arap saçına çevirdikleri körün tuttuğu değneği taklit etme döneminini kasdetmiyorum.

kızlık zarından, hamile kalma pozisyonuna kadar bugün anlatım dili itibarıyla belki komik bulacağınız unsurlar, hatta hadi len! diyebileceğiniz ama temeli istatistiğe dayanan erkek çocuk olasılığı üzerine bir sürü kitaplar yazılmış. Siz marifetnamede ne marifetler var bilmez misiniz? ya sahaflarda 5 tl'ye bile bulabileceğiniz Mürşid-i Müteehhilin? Tabi canım varsa yoksa kamasutra ondan önce bişi bilen yoktu sanki canım memleketimde...

Merak etmeyin.
geçmişte de herşey yapılmış. insanoğlu ademden bu yana sevişmiş, tabi atalarımız da. üstelik de usulünce fantezisini de eksik etmeden. Ancak yaşam biçimini ve çevresini de ona göre düzenlemiş. bugünkü gibi piç bir mimari yerine evlerini kale gibi yapmış. Eski yatak odalarında dışarıdan bakıldığında hiç gözükmeyen "domuzluk" adlı banyoları icad etmiş. O da ne? derseniz, yatak odanızın içinde küvet keyfi diyebilirsiniz...

Tevellütüm daha eskisini anlatmaya yetmez ama ev duvarlarındaki akustiği de bir şekilde çözdüklerini düşünüyorum. Gerçi Osmanlı evleri ahşapmış ama iniltilerin de orgazm çığlıklarının da yeni keşfedilmiş şeyler olduğunu sanmam. Hani hamamda bangır bangır türkü söylersin de dışardan sesin duyulmaz. Bulmuşlardır bir kolayını emin olun. Hiç bir çare bulamayan adına yörük demiştir, lâz demiştir diğerlerine mahsuscuktan küsmüş, gitmiş evini uzak tepelere kurmuştur ve her gökgürültüsünde, naralar atıp, böğüre böğüre sevişmiştir...

Nasıl Edison ışığı değil, ampülü bulmuşsa, orgazmı da seksi de biz icad etmedik. Sadece ruhunu çalıp, mekanikleştirdik ve bok yemenin arapçası kabilinden Avrupa'dan çakma modern bir isim uydurduk...

Çinlilere set yaptıracak kadar belalı bir milletin, asırlarca Avrupa'yı titreten bir devletin ve Çanakkale'de ve Kurtuluş savaşında yedi düvelle çarpışan bir halkın kadınlarının, sevmeyi ve sevişmeyi bilmediği, çocuklarını tavuk yumurtlar gibi doğurduğunu düşünmek abesle iştigaldir. Dedelerimiz de, ninelerimiz de bu işin kralını yapmışlardır emin olun.

Sadece bu tür şeylerin uluorta söylenmesini ayıp sayıp, saman altından su yürütmüşler, karda yürüyüp izlerini belli etmemişlerdir diye düşünüyorum.

Yoksa ninen dedeni seve seve öpmese, sen nasıl sevgi çocuğu olurdun?

no:7 / denizde taciz kaçınılmazdır

Hiç yorum yok:

bizim mahallede deniz kıyısındaysanız aile plajlarında bile tacize hazır olmanız gerekiyor. gerçi bu konuda son yıllarda aşırı bir tatsızlık yaşanmıyor olsa da meraklı gözlerden kendinizi korumanız zor.

üzerinde pareonuz da olsa, resimdeki abla gibi selülitleriniz de olsa meraklı gözler için durum değişmiyor, gözlerini dikmeye, hayallerinde sevmeye devam ediyorlar sizi.

kadını bir obje olarak gören algı biçimi değişmediği ve erkek, doğasında var olan gözleriyle de olsa tohumlama arzusunun önüne geçemediği sürecede bu durumun değişmesi zor.

bakmayın siz resimde ortalığın sakin gözüktüğüne;
bizim mahallenin sidik kokusu ile çizilmiş sınırlarında yaşayan bazı kırolarının egemenlik alanlarında olsaydı ablamız; (hele birde aileden bir erkek yoksa çevrede)

yaşlı, genç, sabi ayrımı yapmaksızın; gözle, sözle ve duruma göre elle ağızlarının suyu akarak tacizde bulunmuşlardı abiler çoktan.
ve şimdi siz büyük ihtimalle ablaya geçmiş olsun komşu diyordunuz.


bizim mahallede deniz kıyısındaysanız aile plajlarında bile tacize hazır olmanız gerekiyor. gerçi bu konuda son yıllarda aşırı bir tatsızlık yaşanmıyor olsa da meraklı gözlerden kendinizi korumanız zor.

üzerinde pareonuz da olsa, resimdeki abla gibi selülitleriniz de olsa meraklı gözler için durum değişmiyor, gözlerini dikmeye, hayallerinde sevmeye devam ediyorlar sizi.

kadını bir obje olarak gören algı biçimi değişmediği ve erkek, doğasında var olan gözleriyle de olsa tohumlama arzusunun önüne geçemediği sürecede bu durumun değişmesi zor.

bakmayın siz resimde ortalığın sakin gözüktüğüne;
bizim mahallenin sidik kokusu ile çizilmiş sınırlarında yaşayan bazı kırolarının egemenlik alanlarında olsaydı ablamız; (hele birde aileden bir erkek yoksa çevrede)

yaşlı, genç, sabi ayrımı yapmaksızın; gözle, sözle ve duruma göre elle ağızlarının suyu akarak tacizde bulunmuşlardı abiler çoktan.
ve şimdi siz büyük ihtimalle ablaya geçmiş olsun komşu diyordunuz.

İbrahim abiniz böyle değildi eskiden

14 yorum:

Askerdeydim...
bölükteki askerlerin neredeyse yarısı kürt / yarısı laz. yani demokrafik bir denge vardı. birkaç kişi de bizler marmaralı ve egeli. bölükteki batılı askerler diğerlerine nazaran biraz daha okumuş ve kültürlü olduğu için olabildiğince çavuş vb. rütbeler bize dağıtılmıştı.
Bölük komutanı ise haddi aşan bir şiddet uyguluyor, herşeyi baskıyla çözmeye çalışıyordu. Gece koca bölük çavuşa kalıyor, yamuk olursa döverim lan diyordu ve en ufak bahane bulduğunda dövüyordu da. üstelik bahane bulması da bir hayli kolay oluyordu...

ne varki bölükte kibarlık, efendilik sökmüyordu. idareciliği becerememiştik, sözümüz dinlenmiyordu ve üstüste sopa yemeye başlamıştık. bir müddet sonra eski askerler izmirli arkadaşı fazla kibar diye elle tacize (şaka) başladılar bile . bir gece de hamama kapattılar günahı boynuna herkesin...

baktım işin rengi değişiyor. önce antakyalı bir arkadaştan hızlandırılmış kürtçe küfürler öğrendim. (antakyalılar kürtçe fransızca arapça ve türkçe bilebiliyomuş demografik yapısı gereği) sonra kibarca ikaz etmeye başladım insanları. baktım ki o da olmuyor. bu kibarlığım sürdükçe aynı muameleyi göreceğim aşikar: ben de açtım mahalle ağzı genel küfür ansiklopedimi (hiç gerekmez sanıyordum ama vardı böyle değerli bir hazinem) başladım en sivri, elebaşı olanlarına dümdüz gitmeye. önce lazlarla takıştık sonra kürtlerle. ama hep işi eşekliğe, terbiyesizliğe vurmuş olanları, görevden kaçan ve pislik yapanları ile takıştım. yoksa her iki grubunda garibanları pek sevdi beni... çünkü olabildiğince adil ve dürüst davranmaya çalışıyordum herkese karşı.

eşeklik etmekte direnenlere bir sabah içtimada herkesin önünde bir güzel eşek sopası çektirdim. (adım ispiyoncu ve kıl olarak kaldı ama gocunmadım), üsteleyip dayılananlara bir kez daha. sonra herşey sütliman oldu...

bir gün biri sordu: aslanı kediye boğdururlar bu alemde (askerde pek meşhurdur bu deyim) "sen sivilde kuzu gibi, etliye sütlüye karışmaz bir adamsındır eminim" dedi. evet dedim. "öyleyim ama sivil hayatta hiçbir allahın kulu senin gibi itin teki yüzünden benim kafamı becermiyor, bana hesap sormuyor" diye ekledim...

işte o gün kuzu gibi, kibar beyfendi İbrahim gitti, eli sopalı olmasa da dili sivri bir adam çıktı geldi. Ama ben de PP'yu kurtardım bir şekilde:p Bugün burada okuduğunuz da dilini gerektiğinde bir penis kadar usta ve kibarca kullanabilen, evrimini biraz hayvani yönde tamamlamış olan İbrahim'dir..

Yine de siz bakmayın öyle süper serseri gibi göründüğüme; ne fırlamanın tekiyimdir, ne de bu alemin kralı, ne de hayatta görüp geçirmediği kalmamış biriyim. Daha iyisini veya daha kötüsünü yapamam. Adım hıdır, elimden gelen de budur. İstesem de mevcuttan fazlasını beceremem. elime yüzüme bulaştırırım. Bir çuval fıstığı berbat ederim.
Uzun lafın kısası ve sözün özü: kendi halinde sessiz sakin bir adamımdır. gerekmedikçe etliye sütlüye karışmam. sıradan olan ve sıradan olmaktan mutluluk duyan bir insanımdır...

İşte size benden bir parça ben daha:
-Neee! burası itiraf.com değil mi? Lan ben bu yazıyı bloguma mı yazdım?
Tüh! be gitti güzelim karizma... Şşşt okumayın, okumayın ya. küserim bak:((

Askerdeydim...
bölükteki askerlerin neredeyse yarısı kürt / yarısı laz. yani demokrafik bir denge vardı. birkaç kişi de bizler marmaralı ve egeli. bölükteki batılı askerler diğerlerine nazaran biraz daha okumuş ve kültürlü olduğu için olabildiğince çavuş vb. rütbeler bize dağıtılmıştı.
Bölük komutanı ise haddi aşan bir şiddet uyguluyor, herşeyi baskıyla çözmeye çalışıyordu. Gece koca bölük çavuşa kalıyor, yamuk olursa döverim lan diyordu ve en ufak bahane bulduğunda dövüyordu da. üstelik bahane bulması da bir hayli kolay oluyordu...

ne varki bölükte kibarlık, efendilik sökmüyordu. idareciliği becerememiştik, sözümüz dinlenmiyordu ve üstüste sopa yemeye başlamıştık. bir müddet sonra eski askerler izmirli arkadaşı fazla kibar diye elle tacize (şaka) başladılar bile . bir gece de hamama kapattılar günahı boynuna herkesin...

baktım işin rengi değişiyor. önce antakyalı bir arkadaştan hızlandırılmış kürtçe küfürler öğrendim. (antakyalılar kürtçe fransızca arapça ve türkçe bilebiliyomuş demografik yapısı gereği) sonra kibarca ikaz etmeye başladım insanları. baktım ki o da olmuyor. bu kibarlığım sürdükçe aynı muameleyi göreceğim aşikar: ben de açtım mahalle ağzı genel küfür ansiklopedimi (hiç gerekmez sanıyordum ama vardı böyle değerli bir hazinem) başladım en sivri, elebaşı olanlarına dümdüz gitmeye. önce lazlarla takıştık sonra kürtlerle. ama hep işi eşekliğe, terbiyesizliğe vurmuş olanları, görevden kaçan ve pislik yapanları ile takıştım. yoksa her iki grubunda garibanları pek sevdi beni... çünkü olabildiğince adil ve dürüst davranmaya çalışıyordum herkese karşı.

eşeklik etmekte direnenlere bir sabah içtimada herkesin önünde bir güzel eşek sopası çektirdim. (adım ispiyoncu ve kıl olarak kaldı ama gocunmadım), üsteleyip dayılananlara bir kez daha. sonra herşey sütliman oldu...

bir gün biri sordu: aslanı kediye boğdururlar bu alemde (askerde pek meşhurdur bu deyim) "sen sivilde kuzu gibi, etliye sütlüye karışmaz bir adamsındır eminim" dedi. evet dedim. "öyleyim ama sivil hayatta hiçbir allahın kulu senin gibi itin teki yüzünden benim kafamı becermiyor, bana hesap sormuyor" diye ekledim...

işte o gün kuzu gibi, kibar beyfendi İbrahim gitti, eli sopalı olmasa da dili sivri bir adam çıktı geldi. Ama ben de PP'yu kurtardım bir şekilde:p Bugün burada okuduğunuz da dilini gerektiğinde bir penis kadar usta ve kibarca kullanabilen, evrimini biraz hayvani yönde tamamlamış olan İbrahim'dir..

Yine de siz bakmayın öyle süper serseri gibi göründüğüme; ne fırlamanın tekiyimdir, ne de bu alemin kralı, ne de hayatta görüp geçirmediği kalmamış biriyim. Daha iyisini veya daha kötüsünü yapamam. Adım hıdır, elimden gelen de budur. İstesem de mevcuttan fazlasını beceremem. elime yüzüme bulaştırırım. Bir çuval fıstığı berbat ederim.
Uzun lafın kısası ve sözün özü: kendi halinde sessiz sakin bir adamımdır. gerekmedikçe etliye sütlüye karışmam. sıradan olan ve sıradan olmaktan mutluluk duyan bir insanımdır...

İşte size benden bir parça ben daha:
-Neee! burası itiraf.com değil mi? Lan ben bu yazıyı bloguma mı yazdım?
Tüh! be gitti güzelim karizma... Şşşt okumayın, okumayın ya. küserim bak:((

no:6 / bu abla da taciz edilir, ben karışmam

4 yorum:

ne diyeyim ablacım, durduk yerde iş almışsın başına. altı kaval üstü şişhane birşeyler giymişsin. üstüne üstlük komşuya gider gibi halk otobüsüne binmişsin. Olmaz ki bu denli de zorlanmaz ki.

gerçi bu gözler o örtünün altına derin yırtmaçlı etek giyenler de gördü ama olmuyor ki, en başta şık durmuyor, göze hoş gelmiyor ki. Bak söylemedi deme. bence uğrama sen bizim mahalleye, bakmazlar gözünün yaşına...

açılıp saçılmanın nasıl birşey olduğunu biliyoruz. zorda kalırsak ayşe arman ablamız öğretiyo ama örtünmek nasıl birşey islami kesimin modacıları çakmıyor köfteyi herhalde. ya da işlerine gelmiyor modeliste para vermek. tüccar terzilerle işi götürüyorlar.
Şu giydiğin ne estetiğe, modaya uyar, ne savunduğun fikre, inanca. bize düşense uyarmak kibarca...

Biliyorsun ben fazla konuşmam kadın hakkıdır, kadın haklıdır. kendine yakışmayanı da giymekte de serbesttir napim. sen gönlünce giyersin, elalemin de ağzı torba değil ki büzesin.

ne diyeyim ablacım, durduk yerde iş almışsın başına. altı kaval üstü şişhane birşeyler giymişsin. üstüne üstlük komşuya gider gibi halk otobüsüne binmişsin. Olmaz ki bu denli de zorlanmaz ki.

gerçi bu gözler o örtünün altına derin yırtmaçlı etek giyenler de gördü ama olmuyor ki, en başta şık durmuyor, göze hoş gelmiyor ki. Bak söylemedi deme. bence uğrama sen bizim mahalleye, bakmazlar gözünün yaşına...

açılıp saçılmanın nasıl birşey olduğunu biliyoruz. zorda kalırsak ayşe arman ablamız öğretiyo ama örtünmek nasıl birşey islami kesimin modacıları çakmıyor köfteyi herhalde. ya da işlerine gelmiyor modeliste para vermek. tüccar terzilerle işi götürüyorlar.
Şu giydiğin ne estetiğe, modaya uyar, ne savunduğun fikre, inanca. bize düşense uyarmak kibarca...

Biliyorsun ben fazla konuşmam kadın hakkıdır, kadın haklıdır. kendine yakışmayanı da giymekte de serbesttir napim. sen gönlünce giyersin, elalemin de ağzı torba değil ki büzesin.

no:5 / az sabret, zaferi görürsün yakında

2 yorum:



japon turist ablalar.
yurdum abazanlarının eline düşmemişler henüz. o yüzden zafer mağruru bir bakışları var.

24 saattir Newyork'tayım bir allahın kulu ellemedi modunda gezinmekteler. Gerçi tiplerindeki bozukluk bir zaman ülkemize de uğramış olabilecekleri izlenimi veriyor ama.

bize de bekleriz hanım ablalar.
bakalım bizim mahalleden geçtikten sonra da o parmakları ve popoyu dik tutabileceniz mi?




japon turist ablalar.
yurdum abazanlarının eline düşmemişler henüz. o yüzden zafer mağruru bir bakışları var.

24 saattir Newyork'tayım bir allahın kulu ellemedi modunda gezinmekteler. Gerçi tiplerindeki bozukluk bir zaman ülkemize de uğramış olabilecekleri izlenimi veriyor ama.

bize de bekleriz hanım ablalar.
bakalım bizim mahalleden geçtikten sonra da o parmakları ve popoyu dik tutabileceniz mi?

no: 4 / buna baskı yapılmaz da kime yapılır

Hiç yorum yok:
işte baskının kralını hakeden bir ablamız..

ben şahsen mahalle baskısına karşıyım ama böyle bir ablaya her türlü baskıyı yapmaktan çekinmem:p baskıya uğruyorsan, bu abla gibi hakkını da vereceksin di mi.
bu abla tam bir trafik canavarı olur böyle bırakırsan ya davulcuya, ya kaportacıya varır, ilgilenmek lazım...

Şuna bak direksiyonun başına geçmiş, vites kolu dik ve mağrur. gözler zaten "al beni götür uzaklara" modunda.

aman bu baskının mürekkebi kurumasın...
işte baskının kralını hakeden bir ablamız..

ben şahsen mahalle baskısına karşıyım ama böyle bir ablaya her türlü baskıyı yapmaktan çekinmem:p baskıya uğruyorsan, bu abla gibi hakkını da vereceksin di mi.
bu abla tam bir trafik canavarı olur böyle bırakırsan ya davulcuya, ya kaportacıya varır, ilgilenmek lazım...

Şuna bak direksiyonun başına geçmiş, vites kolu dik ve mağrur. gözler zaten "al beni götür uzaklara" modunda.

aman bu baskının mürekkebi kurumasın...

no:3 / küçücükten bellidir kadının yazgısı

Hiç yorum yok:

henüz yeni yetme...
mahallenin baskısına namzet ancak ilk baskılar. şşt ayıp di mi kız,mahallenin namusuna leke getircen, öyle ne kısa mısa giyiyon'la başlıcak...

yaş kemale erince önce taciz, sonra tecavüz fantezilerini süslücek ayıların zihinlerini... erkek arkadaşı varsa mimlenecek, telefonu varsa dinlenecek, mesajlarına bakılacak, hatıra defteri kurcalanacak, msnsi hacklenecek...

vah! kızım vah, sen bari kaç kurtul mahalleden...

henüz yeni yetme...
mahallenin baskısına namzet ancak ilk baskılar. şşt ayıp di mi kız,mahallenin namusuna leke getircen, öyle ne kısa mısa giyiyon'la başlıcak...

yaş kemale erince önce taciz, sonra tecavüz fantezilerini süslücek ayıların zihinlerini... erkek arkadaşı varsa mimlenecek, telefonu varsa dinlenecek, mesajlarına bakılacak, hatıra defteri kurcalanacak, msnsi hacklenecek...

vah! kızım vah, sen bari kaç kurtul mahalleden...

no:2 / dar sokaklar biçilmiş kaftanımız

Hiç yorum yok:


dar sokaklarda elimize geçen ablaların pek giyimine de önemsemiyoruz. dişi olsun yeter. bizim sokaktan da scarlett johansson geçecek değil ya.

madem yuvayı dişi kuş yapıyor. biz de yuvasını yapmak için gelip geçene laf atıp, baskı yapmakta beis görmüyoruz.

yavrum yesinler seni diyerek laf atıp, durmak yok mahalle baskısına devam diyoruz.
-bekleme yapma abla sıradaki gelsin...


dar sokaklarda elimize geçen ablaların pek giyimine de önemsemiyoruz. dişi olsun yeter. bizim sokaktan da scarlett johansson geçecek değil ya.

madem yuvayı dişi kuş yapıyor. biz de yuvasını yapmak için gelip geçene laf atıp, baskı yapmakta beis görmüyoruz.

yavrum yesinler seni diyerek laf atıp, durmak yok mahalle baskısına devam diyoruz.
-bekleme yapma abla sıradaki gelsin...

no:1 / yalınayak baldır çıplak sokakta yürünmez

Hiç yorum yok:

işte ilk mahalle baskısı aday adayımız olan güzel kurbanımız...
Yavrum mevsim yaz diye öyle sokağa çıkılır mı? götürcekler merkeze bu baştan belli de sonrasında ne olur ne olmaz bak onu ben bilemem.

Aslında çok anormal karşılanmayabilecek bu kıyafet mahalleden mahalleye hoşgörü sınırlarını ne kadar ihlal eder bilinmez ama abla zaten en büyük hatayı otoyola çıkmakla yapmış. O sarı çizgiler de seni kurtarmaz. Biz ki picca bacca'yı elin değil bi gecede gelin etmişiz.

Bu otoyolda var sen düşün şimdi başına gelebilecekleri. Şimdi şurdan bir araba çıkar sen ezilirsin, mezilirsin. Gel! şöyle kenara da bak şu ormanlık alanda bildiğim bi çay bahçesi var, birlikte bi barda/k çay içelim mi?

işte ilk mahalle baskısı aday adayımız olan güzel kurbanımız...
Yavrum mevsim yaz diye öyle sokağa çıkılır mı? götürcekler merkeze bu baştan belli de sonrasında ne olur ne olmaz bak onu ben bilemem.

Aslında çok anormal karşılanmayabilecek bu kıyafet mahalleden mahalleye hoşgörü sınırlarını ne kadar ihlal eder bilinmez ama abla zaten en büyük hatayı otoyola çıkmakla yapmış. O sarı çizgiler de seni kurtarmaz. Biz ki picca bacca'yı elin değil bi gecede gelin etmişiz.

Bu otoyolda var sen düşün şimdi başına gelebilecekleri. Şimdi şurdan bir araba çıkar sen ezilirsin, mezilirsin. Gel! şöyle kenara da bak şu ormanlık alanda bildiğim bi çay bahçesi var, birlikte bi barda/k çay içelim mi?

kuşatılmak, dört bir yandan

5 yorum:

insan bazen kendini kuşatılmış gibi hissediyor.
hani önüm arkam, sağım solum sobe gibi oluyorsun. bakıyorsun yoldan yürürken meraklı gözler seni süzüyor. bundan erkek olarak bile rahatsız olabiliyorsun.

kadınsan durum daha kötü. süzmekle kalmıyor insanlar. en masumunun fantezisi etek boyuyla doğru orantılı. abazan olanlar için ise türbanlı, çarşaflı da olsan farketmiyor. onlar pek bi güzel soyabiliyor zihninde kadını. yeterki yürürken arkandan bakıp iyi kötü harekete eden bir kıvrımını görsünler.

ben buna makina mühendisi sendromu diyorum. oynayan hareketli bir mekanik aksam yetiyor arkadaşlara. hele bir de deniz kenarındaysanız bu kez çukur sendromlu insanlar sarar etrafınızı. göbek değilinizle, kulak memenizden ne fanteziler üretebilirler şaşarsınız...

aynı şekilde eviniz yüksek binaların ilk birkaç katındaysa meraklı gözlerden korunmak için perdelerinizle kanka olmak durumundasınız. artık üst katlarda daha özgür müsünüz, röntgen mütehassıslarının dürbün fantezilerine mi yakınsınız onu bilemem de iyi kötü hepimizin üzerinde bir mahalle baskısı olduğu kesin...

Önce sizin O biçim olduğunuza karar verir bu tipler. Bireysel veya kahvede oybirliğiyle. Zaten adınızın konması ondan sonra size yapılabilecekleri aklamak içindir. Nitekim hiçbir kedi yavrusunu fareye benzetmeden yiyemezmiş...

işte bu amaçla yarı gırgır, yarı şamata kabilinden Mahalle baskısı / pantalon askısı adıyla bir site açtım. Aslında çok öyle ahım şahım, büyük idealleri, kocaman söylemleri olan biri değilim. Hiç de olmadım. o yüzden sitemin de bir iddiası yok. Sadece eğer siz de bir şekilde mahalle baskısı gördüğünüze inanıyorsanız (kadın, erkek, yaşlı, örtülü, açık, daha açık:) farketmez maille paylaşırsanız, kendi tarzıma uygun olarak bu konuyu işlemek istiyorum.

bu komün çaba için katılımınızı bekliyorum...

Saygılar bizden...

insan bazen kendini kuşatılmış gibi hissediyor.
hani önüm arkam, sağım solum sobe gibi oluyorsun. bakıyorsun yoldan yürürken meraklı gözler seni süzüyor. bundan erkek olarak bile rahatsız olabiliyorsun.

kadınsan durum daha kötü. süzmekle kalmıyor insanlar. en masumunun fantezisi etek boyuyla doğru orantılı. abazan olanlar için ise türbanlı, çarşaflı da olsan farketmiyor. onlar pek bi güzel soyabiliyor zihninde kadını. yeterki yürürken arkandan bakıp iyi kötü harekete eden bir kıvrımını görsünler.

ben buna makina mühendisi sendromu diyorum. oynayan hareketli bir mekanik aksam yetiyor arkadaşlara. hele bir de deniz kenarındaysanız bu kez çukur sendromlu insanlar sarar etrafınızı. göbek değilinizle, kulak memenizden ne fanteziler üretebilirler şaşarsınız...

aynı şekilde eviniz yüksek binaların ilk birkaç katındaysa meraklı gözlerden korunmak için perdelerinizle kanka olmak durumundasınız. artık üst katlarda daha özgür müsünüz, röntgen mütehassıslarının dürbün fantezilerine mi yakınsınız onu bilemem de iyi kötü hepimizin üzerinde bir mahalle baskısı olduğu kesin...

Önce sizin O biçim olduğunuza karar verir bu tipler. Bireysel veya kahvede oybirliğiyle. Zaten adınızın konması ondan sonra size yapılabilecekleri aklamak içindir. Nitekim hiçbir kedi yavrusunu fareye benzetmeden yiyemezmiş...

işte bu amaçla yarı gırgır, yarı şamata kabilinden Mahalle baskısı / pantalon askısı adıyla bir site açtım. Aslında çok öyle ahım şahım, büyük idealleri, kocaman söylemleri olan biri değilim. Hiç de olmadım. o yüzden sitemin de bir iddiası yok. Sadece eğer siz de bir şekilde mahalle baskısı gördüğünüze inanıyorsanız (kadın, erkek, yaşlı, örtülü, açık, daha açık:) farketmez maille paylaşırsanız, kendi tarzıma uygun olarak bu konuyu işlemek istiyorum.

bu komün çaba için katılımınızı bekliyorum...

Saygılar bizden...

ayak, bacak ve öpülecek diğer yerler

7 yorum:

Fetiş:

serçe parmağından başlayıp ayağının
öpmeli teker teker tüm parmaklarını
ve saygıda kusur etmeden soyup
bütün kadın bacaklarını
hürmetle başımızın üstüne koyup
ayırt etmeden bir kez daha
doyasıya öpmeli anne olduklarında...



*mahalle ve patates baskısı ve olası yanlış anlamalar yüzünden kısa kesilmiştir. umalım maksat doğru anlaşılmış olsun:)

Fetiş:

serçe parmağından başlayıp ayağının
öpmeli teker teker tüm parmaklarını
ve saygıda kusur etmeden soyup
bütün kadın bacaklarını
hürmetle başımızın üstüne koyup
ayırt etmeden bir kez daha
doyasıya öpmeli anne olduklarında...



*mahalle ve patates baskısı ve olası yanlış anlamalar yüzünden kısa kesilmiştir. umalım maksat doğru anlaşılmış olsun:)

içine çekmek üzerine bir yazı

12 yorum:


Allah bin kere razı olsun sigara içmememin sebebi babamdır. Kendisi günde 2-3 paket içerdi, sigara karaborsaya düştüğünde evde mutlaka 3-5kg zulası olurdu ama sigara izmaritlerini yerden toplayıp, mahalle aralarında içmeye çalıştığım bir gün beni yakalamıştı. Öyle güzel bir sopa attı ki içimdeki sigara aşkı orada sönüverdi. İlk içime çekişim burda başladı. (ağlarken burnumdan akan sümüklerimi içine çekmiştim). Zaten rahmetli çok güzel döverdi nur içinde yatsın. Sopasını bol yedim ama sevgisinden hiç şüphe etmedim. Öyle güzel döverdi ki, sıskalığıma rağmen askerde yediğim hiçbir sopa bana koymadı...

Ancak o sopanın ertesi günü sigarayı bırakmış değilim. İnadına bir şey yaptım. Elime geçen ilk parayla gidip 1 paket sigara aldım. Bodrumun kömürlük kapağını kaldırdım. Nerden baksan 1 metrekarelik o bölüme girdim. yaktım cigaramı. İlki bitti diğerini, ikinci üçüncü derken 20 dal sigarayı bitirmiştim ama bi ....k anlamamıştım. Dilimde kalan acı tadından ve genzime giden dumanından başka bişi kalmamıştı anımsadığım. Ulan ben o sopayı bu pislik için mi yedim diyerek sigara içmekten vazgeçtim... 15 dakikada 20 tek sigara içipte nasıl müptela olmadığımın cevabını ise arkadaşlar verdi.. "içine çekmemişsin salak"

Ondan sonrası ergenliğimdir. Sigara tavsiyesini mi tuttum, yoksa kızların ahı mı tuttu bilinmez içine kapalı bir çocuk olarak çıktım ergenlikten. Daha doğrusu bir türlü çıkamadım. Evden laf yedim içime çektim. Arkadaşlar alay etti içime çektim. Herkes mektebe(!) giderken ben okula devam ettim. Romantik şiirler yazdım hayali aşklarıma ama sınıf arkadaşım olan kızlara bile açılamadım. Hep içime çektim, engin sular gibi taşmaya hazır cümlelerimi....

Yıllar ilerledi... Sevdik haliyle, sevildik de. Ancak seven de üzdü, sevilen de. Her lafı yiyip bi güzel içime çekmeye devam ettim. Gel zaman git zaman kader de acımadı peder gibi vurdu sillesini, tokadını. Etliye sütlüye merakımızdan bizim göbek balkon yaptı. Artık ağzımız laf yapar oldu ama bu sefer de tip kaydığı için kuyruğu dik tutmak ve karizmayı çizdirmemek adına göbeğimi içime çekmeye başladım. Kızlara şirin gözükme adına sokaklarda yürürken halâ da çekiyorum...

Sigara yasağı gündeme gelince o günleri anımsadım.
Bakıyorum da içen arkadaşların pek bir özgürlük ve insan hakları aklına geldi. Pek acıklı hikayeler okuyorum. Kahretmişler, dışına vuran, sövüp sayan da var ama bazıları içlerine çekiyorlar sitemlerini ben gibi.

Ya siz? vaktiyle hiç içmeyenleri düşündünüz mü beyler. Eski günleri anımsıyorum da: çocuk, hasta, yaşlı, astımlı, hamile var demeden, rüzgar ne taraftan esiyor demeden, kapalı mekanlarda dumanaltı olmuşuz demeden, otobüs, hastane, pastane insanların üstüne püfür püfür üfürürken sigaranızın dumanını başkalarının hakları aklınıza gelseydi bu kadar sert tedbirler alınmazdı belki. Üstelik bu tedbirlerin herkesten fazla size faydası olduğu da kesin...

Oh olsun! demiyorum ama,
bu sigara yasağı fena olmadı gibi, bilmem siz ne dersiniz?




Allah bin kere razı olsun sigara içmememin sebebi babamdır. Kendisi günde 2-3 paket içerdi, sigara karaborsaya düştüğünde evde mutlaka 3-5kg zulası olurdu ama sigara izmaritlerini yerden toplayıp, mahalle aralarında içmeye çalıştığım bir gün beni yakalamıştı. Öyle güzel bir sopa attı ki içimdeki sigara aşkı orada sönüverdi. İlk içime çekişim burda başladı. (ağlarken burnumdan akan sümüklerimi içine çekmiştim). Zaten rahmetli çok güzel döverdi nur içinde yatsın. Sopasını bol yedim ama sevgisinden hiç şüphe etmedim. Öyle güzel döverdi ki, sıskalığıma rağmen askerde yediğim hiçbir sopa bana koymadı...

Ancak o sopanın ertesi günü sigarayı bırakmış değilim. İnadına bir şey yaptım. Elime geçen ilk parayla gidip 1 paket sigara aldım. Bodrumun kömürlük kapağını kaldırdım. Nerden baksan 1 metrekarelik o bölüme girdim. yaktım cigaramı. İlki bitti diğerini, ikinci üçüncü derken 20 dal sigarayı bitirmiştim ama bi ....k anlamamıştım. Dilimde kalan acı tadından ve genzime giden dumanından başka bişi kalmamıştı anımsadığım. Ulan ben o sopayı bu pislik için mi yedim diyerek sigara içmekten vazgeçtim... 15 dakikada 20 tek sigara içipte nasıl müptela olmadığımın cevabını ise arkadaşlar verdi.. "içine çekmemişsin salak"

Ondan sonrası ergenliğimdir. Sigara tavsiyesini mi tuttum, yoksa kızların ahı mı tuttu bilinmez içine kapalı bir çocuk olarak çıktım ergenlikten. Daha doğrusu bir türlü çıkamadım. Evden laf yedim içime çektim. Arkadaşlar alay etti içime çektim. Herkes mektebe(!) giderken ben okula devam ettim. Romantik şiirler yazdım hayali aşklarıma ama sınıf arkadaşım olan kızlara bile açılamadım. Hep içime çektim, engin sular gibi taşmaya hazır cümlelerimi....

Yıllar ilerledi... Sevdik haliyle, sevildik de. Ancak seven de üzdü, sevilen de. Her lafı yiyip bi güzel içime çekmeye devam ettim. Gel zaman git zaman kader de acımadı peder gibi vurdu sillesini, tokadını. Etliye sütlüye merakımızdan bizim göbek balkon yaptı. Artık ağzımız laf yapar oldu ama bu sefer de tip kaydığı için kuyruğu dik tutmak ve karizmayı çizdirmemek adına göbeğimi içime çekmeye başladım. Kızlara şirin gözükme adına sokaklarda yürürken halâ da çekiyorum...

Sigara yasağı gündeme gelince o günleri anımsadım.
Bakıyorum da içen arkadaşların pek bir özgürlük ve insan hakları aklına geldi. Pek acıklı hikayeler okuyorum. Kahretmişler, dışına vuran, sövüp sayan da var ama bazıları içlerine çekiyorlar sitemlerini ben gibi.

Ya siz? vaktiyle hiç içmeyenleri düşündünüz mü beyler. Eski günleri anımsıyorum da: çocuk, hasta, yaşlı, astımlı, hamile var demeden, rüzgar ne taraftan esiyor demeden, kapalı mekanlarda dumanaltı olmuşuz demeden, otobüs, hastane, pastane insanların üstüne püfür püfür üfürürken sigaranızın dumanını başkalarının hakları aklınıza gelseydi bu kadar sert tedbirler alınmazdı belki. Üstelik bu tedbirlerin herkesten fazla size faydası olduğu da kesin...

Oh olsun! demiyorum ama,
bu sigara yasağı fena olmadı gibi, bilmem siz ne dersiniz?


Kandil dolayısı ile kapalıyız!

7 yorum:


Halk olarak kendimize has bir din ve laiklik anlayışımız var. Yok, öyle siyasete dini alet edecek falan değilim. Sadece Anadolu halkının pratik zekasından, minareye kılıf uydurmasından ve kimilerimize iki yüzlülük gibi gelse de karşılıklı saygı ve sevgi kültüründen bahsedeceğim size.

Bakmayın bugünlerde samimiyet ve dürüstlük ayağı ile her haltın aleni kendimiz tarafından bloglarımızda ilan edildiğine. Artık çekinmeden çiğ, çiğ yediğimizi, içtiğimizi söylüyoruz ya eskiden öyle değildi. İnsanlar naif'ti, kibardı. Büyük ihtimal yine evlerinde her yol ankara kabilinden sevişiyorlardı ama sokakta analitik muhabbetler yapmazlardı. Evlerin içi mahremdi...

Ha! diyeceksiniz ki: yok canım sen yanlış biliyosun. Millet sokakta birbirine söverken bedenlerinin bütün açık pencerelerinden girip çıkarlardı. Ee... haklısınız ama o tip insanlar sokak ağzı kullanır ve ayak takımı olarak ifade edilirlerdi. Biz gibi reytinglerin efendisi olarak değil.

Eski yaşadığım kasabadaki anılar canlandı gözümde. Sizlere kandil simidi, güzel bayram günleri tadında şeyler anlatmayacağım ama başka bir öyküm var dinlerseniz:

Bir kandil günü camide mevlid okunacak, hocaefendi yalnız kalmış, nefesi kesilir, bitiremez. Kasabanın sesi en güzel adamlarından Kıyak İsmail' i çağırtmış evinden. "Bugün kandil İsmail gelsin mevlid okucaz" diye.
İsmail abi'ye kıyak denmesinin sebebi ise kafasının hep kıyak olması. Yani içkiyle arası iyi ve pek ayık gezmiyor. O gün de ufaktan ekibi toplamışlar, çilingir sofrasında demleniyorlarmış. Yolu yarı etmişler, etmemişler ama anlamışlar davet gelince o gün kandil olduğunu. Eyvah! napıcaz. derken, İsmail abimiz toplamış arkadaşlarını, almışlar abdestlerini, gelmişler camiye. Hoca'dan sonra almış sazı eline İsmail abi, bir asılmış...

"İndiler gökten melekler...saaaaaaffff, saffffffffffffffff" diye çınlatırken ortalığı arkadan meyhane arkadaşlarından biri bağırmış... -Yaşşaaa Len İsmail........! :)
İşte böyle, güzel bir halkımız varmış. Şişeyi bırakıp anında camiye koşabiliyorlarmış...

Bir arkadaşım vardı yıllar önce. Kendi çapında gayet dindar. Öyle derdi: Buldum mu öğle vakti manitayı, kaçırmam abi ama vakti geçmeden abdestimi alır, ikindiye de yetişirim. Oğlum o nasıl iş, haramla helal sarmaş dolaş dediğimde "günahı vebali benim ama din ile Mehmed işleri ayrı abi!" derdi. Kendi kafasında laikliği çözmüştü anlayacağınız. Abdestsiz yere basmazdı kerata, ama şimdi çoğumuz ağzımız salya, burnumuz sümük, cenabet geziyoruz...

Aynı şekilde paso seks filmleri oynatan bir sinemacımız vardı. Sinemanın yanındaki kahvesinde de kumar oynatırdı geceleri. Ancak kandillerde özenle (keçeli kalemle) camına: "Kandil dolayısı ile kapalıyız!" yazardı. Aynısını bir kaç birahaneci ve meyhaneci de yapardı. Şimdi nerdeee o nezaket... Adam cami avlusunda porno cd satıyor.

O zamanlar memlekette umumhane görmediğimden, genelevlerde de aynı uygulama var mıydı hiç bilmiyorum. Ama din devleti değildik neticede, bu abilerin üzerinde mahalle baskısı da yoktu . Ancak onlar kendilerince dini değerlere saygının bir yolunu bulduklarını düşünürlerdi. Bilmem belki de en azından başkalarına saygı adına iyi bişi yapıyorlardı...

Geçenlerde bir blogger arkadaş boynundaki T harfli kolyesi yüzünden "Haç takmış demek ki hristiyan! ben bu kızı bu gece götüreyim bi güzel hidayete erdireyim" diyerek kendisine sarkan kız arkadaşının erkek arkadaşından bahsetmişti. Demek ki; içimizde halâ ulvi düşünceli böyle ibne insan evlatlarından kalmış. Irzına geçip müslüman mı yapacaktı kızı kavat bilemedim tabi ki. Bi de bunu mübarek bi günde yapıp sevaba girmek istememiş iyi ki. Tecavüzden cennetlik olmayı uman dünyadaki ilk deve olurdu herhalde bizimkisi.

Garip bir dünyada yaşıyoruz. İlkelerimiz karman çorman, zemzem içenimizin bile kafası kıyak, yoksa müslüman memleketinde polis noktalarını basan el kaide'cileri nasıl izah edebilirsin...
Tuhafız vesselam. Ya, insanları dinsiz donsuz diyerek yargılamaya, mümkünse az pişmiş kıvamda yakmaya kalkıyoruz ya da başka insanların hatalarına bakarak; mütevazi bir hayatı tercih eden diğer insanlara öcü gözüyle bakıyoruz.

Erkeklerimiz her fırsatta yoldan az orası burası açık geçen birini O... diye damgalamaya hazır ama ihtiyarlarımızın bile O.... dedikleri torunu yaşlarındaki kızı ellerine geçirseler bir köşede ÜZMeyecekleri belli değil. Delikanlıların ise bir kısmı bekâret bozmaya, önüne geleni ...üzmeye pek meraklı ama nedense evlenirken bakire almazsam olmaz düşüncesinde. Yani erkeğin bekareti ve sadakati hiç önemli değil gözümüzde.

Toplumda eline fırsat geçse herkesin kafasına kukelata niyetine türban geçirmeye kalkacak, siyah çöp poşetini elbise diye giydirmeye yeltenecekler de var. Öte yandan tam aksi türbanlı kızların saçını başını yolmak isteyen kokanalar da mevcut elimizde.

Lan mübarek günlerde bir ortası yok mu bunun. Az gevşeyin ya, relax ya... Germeyin ortamı bu kadar.
Bakın eskiler bulmuş kolayını bir şekilde... Hep kendinize müslüman olmayın ya.
Abuk da gelse, komik de gelse önce az 1 buçuk laik olun ki daha iyilere de layık olun.

Dahasını da söylerdim ama malûm: kandil dolayısı ile kapalıyız!...


Halk olarak kendimize has bir din ve laiklik anlayışımız var. Yok, öyle siyasete dini alet edecek falan değilim. Sadece Anadolu halkının pratik zekasından, minareye kılıf uydurmasından ve kimilerimize iki yüzlülük gibi gelse de karşılıklı saygı ve sevgi kültüründen bahsedeceğim size.

Bakmayın bugünlerde samimiyet ve dürüstlük ayağı ile her haltın aleni kendimiz tarafından bloglarımızda ilan edildiğine. Artık çekinmeden çiğ, çiğ yediğimizi, içtiğimizi söylüyoruz ya eskiden öyle değildi. İnsanlar naif'ti, kibardı. Büyük ihtimal yine evlerinde her yol ankara kabilinden sevişiyorlardı ama sokakta analitik muhabbetler yapmazlardı. Evlerin içi mahremdi...

Ha! diyeceksiniz ki: yok canım sen yanlış biliyosun. Millet sokakta birbirine söverken bedenlerinin bütün açık pencerelerinden girip çıkarlardı. Ee... haklısınız ama o tip insanlar sokak ağzı kullanır ve ayak takımı olarak ifade edilirlerdi. Biz gibi reytinglerin efendisi olarak değil.

Eski yaşadığım kasabadaki anılar canlandı gözümde. Sizlere kandil simidi, güzel bayram günleri tadında şeyler anlatmayacağım ama başka bir öyküm var dinlerseniz:

Bir kandil günü camide mevlid okunacak, hocaefendi yalnız kalmış, nefesi kesilir, bitiremez. Kasabanın sesi en güzel adamlarından Kıyak İsmail' i çağırtmış evinden. "Bugün kandil İsmail gelsin mevlid okucaz" diye.
İsmail abi'ye kıyak denmesinin sebebi ise kafasının hep kıyak olması. Yani içkiyle arası iyi ve pek ayık gezmiyor. O gün de ufaktan ekibi toplamışlar, çilingir sofrasında demleniyorlarmış. Yolu yarı etmişler, etmemişler ama anlamışlar davet gelince o gün kandil olduğunu. Eyvah! napıcaz. derken, İsmail abimiz toplamış arkadaşlarını, almışlar abdestlerini, gelmişler camiye. Hoca'dan sonra almış sazı eline İsmail abi, bir asılmış...

"İndiler gökten melekler...saaaaaaffff, saffffffffffffffff" diye çınlatırken ortalığı arkadan meyhane arkadaşlarından biri bağırmış... -Yaşşaaa Len İsmail........! :)
İşte böyle, güzel bir halkımız varmış. Şişeyi bırakıp anında camiye koşabiliyorlarmış...

Bir arkadaşım vardı yıllar önce. Kendi çapında gayet dindar. Öyle derdi: Buldum mu öğle vakti manitayı, kaçırmam abi ama vakti geçmeden abdestimi alır, ikindiye de yetişirim. Oğlum o nasıl iş, haramla helal sarmaş dolaş dediğimde "günahı vebali benim ama din ile Mehmed işleri ayrı abi!" derdi. Kendi kafasında laikliği çözmüştü anlayacağınız. Abdestsiz yere basmazdı kerata, ama şimdi çoğumuz ağzımız salya, burnumuz sümük, cenabet geziyoruz...

Aynı şekilde paso seks filmleri oynatan bir sinemacımız vardı. Sinemanın yanındaki kahvesinde de kumar oynatırdı geceleri. Ancak kandillerde özenle (keçeli kalemle) camına: "Kandil dolayısı ile kapalıyız!" yazardı. Aynısını bir kaç birahaneci ve meyhaneci de yapardı. Şimdi nerdeee o nezaket... Adam cami avlusunda porno cd satıyor.

O zamanlar memlekette umumhane görmediğimden, genelevlerde de aynı uygulama var mıydı hiç bilmiyorum. Ama din devleti değildik neticede, bu abilerin üzerinde mahalle baskısı da yoktu . Ancak onlar kendilerince dini değerlere saygının bir yolunu bulduklarını düşünürlerdi. Bilmem belki de en azından başkalarına saygı adına iyi bişi yapıyorlardı...

Geçenlerde bir blogger arkadaş boynundaki T harfli kolyesi yüzünden "Haç takmış demek ki hristiyan! ben bu kızı bu gece götüreyim bi güzel hidayete erdireyim" diyerek kendisine sarkan kız arkadaşının erkek arkadaşından bahsetmişti. Demek ki; içimizde halâ ulvi düşünceli böyle ibne insan evlatlarından kalmış. Irzına geçip müslüman mı yapacaktı kızı kavat bilemedim tabi ki. Bi de bunu mübarek bi günde yapıp sevaba girmek istememiş iyi ki. Tecavüzden cennetlik olmayı uman dünyadaki ilk deve olurdu herhalde bizimkisi.

Garip bir dünyada yaşıyoruz. İlkelerimiz karman çorman, zemzem içenimizin bile kafası kıyak, yoksa müslüman memleketinde polis noktalarını basan el kaide'cileri nasıl izah edebilirsin...
Tuhafız vesselam. Ya, insanları dinsiz donsuz diyerek yargılamaya, mümkünse az pişmiş kıvamda yakmaya kalkıyoruz ya da başka insanların hatalarına bakarak; mütevazi bir hayatı tercih eden diğer insanlara öcü gözüyle bakıyoruz.

Erkeklerimiz her fırsatta yoldan az orası burası açık geçen birini O... diye damgalamaya hazır ama ihtiyarlarımızın bile O.... dedikleri torunu yaşlarındaki kızı ellerine geçirseler bir köşede ÜZMeyecekleri belli değil. Delikanlıların ise bir kısmı bekâret bozmaya, önüne geleni ...üzmeye pek meraklı ama nedense evlenirken bakire almazsam olmaz düşüncesinde. Yani erkeğin bekareti ve sadakati hiç önemli değil gözümüzde.

Toplumda eline fırsat geçse herkesin kafasına kukelata niyetine türban geçirmeye kalkacak, siyah çöp poşetini elbise diye giydirmeye yeltenecekler de var. Öte yandan tam aksi türbanlı kızların saçını başını yolmak isteyen kokanalar da mevcut elimizde.

Lan mübarek günlerde bir ortası yok mu bunun. Az gevşeyin ya, relax ya... Germeyin ortamı bu kadar.
Bakın eskiler bulmuş kolayını bir şekilde... Hep kendinize müslüman olmayın ya.
Abuk da gelse, komik de gelse önce az 1 buçuk laik olun ki daha iyilere de layık olun.

Dahasını da söylerdim ama malûm: kandil dolayısı ile kapalıyız!...

Gazozuma ilaç attılar, yetişin!

22 yorum:

Amanın! evlerden ırak o ne kâbustu öyle. Geçenlerde bir yazımda regl ağrısı ile dalga geçtim ya, kızların ahı tuttu herhalde. Rüyâmda kadın olmuşum aniden ve birdenbire...

Rüyâmda rüyâmdan çıtı pıtı, taptaze, fıstık gibi bir hatun olarak uyandım.
Dakika bir, gol bir: evden çıkcam ama bu kıllı bacaklarla imkânı yok... Ağda, epilasyon dediğin işkencenin dikalası yaw, rüyada bile çekilmiyor. Sonra makyaj angarya, ben yüzümü yıkayıp çıkıyodum şimdi komple kaporta boya, cila, çene kılı tüyü, eziyet lan. Yüksek topuk cinayet, kilolar gözükmesin diye dar kot, etek, metek dram...

Yetmedi, sokakta tacize uğradım ey okuyucu. Bu bana yapılacak şey mi layn.
Şunun şurasında bi rüyalık kadın olmuşuz, fırsatı ganimet bildiniz. Bu kadar mı abazansınız oğlum... Yetmedi minibüste mıncıklandım. arkamdan ıslık, önümden musluk çalındı.

Hor görüldüm, aşağılandım derken, dur bir nefes alayım diyerek azıcık kendimi gece hayatına attım. Ama ne atmak dakka bir gol bir daha: Nuri Alço kılıklı yakışıklının biri, aldı götürdü bi yere (beni de kerem cem adrian götürcek dil ya). Ne halt ettiyse gazozuma ilaç attıktan sonrasını hatırlamıyorum.

Sabah bir uyandım ortalık k/van gölü gibi...
Off offf! bacaklarımın or(t)ası ağrımış sabahlara kadar, kıçüstü oturamadım rüyada da olsa lan. Bütün sapıklar beni mi buldunuz, yahu bu ne biçim kâbus? Cinayet mahalline dönmüş güzelim çarşaflarım. Ulan hakkaten mi kadın oldum, gitti bekaret!.. Hiiaaa! erkek yattım, kız mı uyandım derken baktım ki; basurum azmış. Son anda o geldi aklıma, bir oh! çektim, yarabbim şükür, pek bi rahatladım...

Hemen o dakikada anladım orkid'in kadın hayatındaki yerini ve önemini. Basur bilem olsa ayda 3-5 gün çekemem öle bişi... Her rüya, öyle uzun uzadıya anlatılmaz ya; o yüzden kısa kesiyorum. Ötesini berisini kurcalamayın. Lakin anladığımca bu kadın olmak zor iş hakkatten, galiba, sanırsam...

Yine de herşeye rağmen anlamadığım bişi var: Şu bizim, kadın olmaya can atan hemcinslerimizi düşündüm:
Ben rüyamda bile, kadın olmaktan memnun kalmadım (çamaşır, bulaşık, çocuk bezi olayına hiç dalmadım) ama içimizdeki bazı erkekimsiler o kadar kadın olmak istediklerine göre, var kadınları memnun eden iyi bişiler bizde...

Hişşşt! kızlar, doğru söyleyin bakim, var di mi;)

Amanın! evlerden ırak o ne kâbustu öyle. Geçenlerde bir yazımda regl ağrısı ile dalga geçtim ya, kızların ahı tuttu herhalde. Rüyâmda kadın olmuşum aniden ve birdenbire...

Rüyâmda rüyâmdan çıtı pıtı, taptaze, fıstık gibi bir hatun olarak uyandım.
Dakika bir, gol bir: evden çıkcam ama bu kıllı bacaklarla imkânı yok... Ağda, epilasyon dediğin işkencenin dikalası yaw, rüyada bile çekilmiyor. Sonra makyaj angarya, ben yüzümü yıkayıp çıkıyodum şimdi komple kaporta boya, cila, çene kılı tüyü, eziyet lan. Yüksek topuk cinayet, kilolar gözükmesin diye dar kot, etek, metek dram...

Yetmedi, sokakta tacize uğradım ey okuyucu. Bu bana yapılacak şey mi layn.
Şunun şurasında bi rüyalık kadın olmuşuz, fırsatı ganimet bildiniz. Bu kadar mı abazansınız oğlum... Yetmedi minibüste mıncıklandım. arkamdan ıslık, önümden musluk çalındı.

Hor görüldüm, aşağılandım derken, dur bir nefes alayım diyerek azıcık kendimi gece hayatına attım. Ama ne atmak dakka bir gol bir daha: Nuri Alço kılıklı yakışıklının biri, aldı götürdü bi yere (beni de kerem cem adrian götürcek dil ya). Ne halt ettiyse gazozuma ilaç attıktan sonrasını hatırlamıyorum.

Sabah bir uyandım ortalık k/van gölü gibi...
Off offf! bacaklarımın or(t)ası ağrımış sabahlara kadar, kıçüstü oturamadım rüyada da olsa lan. Bütün sapıklar beni mi buldunuz, yahu bu ne biçim kâbus? Cinayet mahalline dönmüş güzelim çarşaflarım. Ulan hakkaten mi kadın oldum, gitti bekaret!.. Hiiaaa! erkek yattım, kız mı uyandım derken baktım ki; basurum azmış. Son anda o geldi aklıma, bir oh! çektim, yarabbim şükür, pek bi rahatladım...

Hemen o dakikada anladım orkid'in kadın hayatındaki yerini ve önemini. Basur bilem olsa ayda 3-5 gün çekemem öle bişi... Her rüya, öyle uzun uzadıya anlatılmaz ya; o yüzden kısa kesiyorum. Ötesini berisini kurcalamayın. Lakin anladığımca bu kadın olmak zor iş hakkatten, galiba, sanırsam...

Yine de herşeye rağmen anlamadığım bişi var: Şu bizim, kadın olmaya can atan hemcinslerimizi düşündüm:
Ben rüyamda bile, kadın olmaktan memnun kalmadım (çamaşır, bulaşık, çocuk bezi olayına hiç dalmadım) ama içimizdeki bazı erkekimsiler o kadar kadın olmak istediklerine göre, var kadınları memnun eden iyi bişiler bizde...

Hişşşt! kızlar, doğru söyleyin bakim, var di mi;)

doyum günümüz kutlu olsun sevgilim

14 yorum:

Bundan aylar önce sevgilimle bir karar aldık. geçmiş zaman dilimlerinde neden karşılaşmadığımıza hayıflandığımız bir andı. bu günlerimizi kaçırmadan ayın herhangi bir gününü doyum günü olarak kutlamaya karar vermiştik.

bu öyle sandığınızca muzur bir gün değil. çocukluğumuzda yaşayamadığımız, ergenliğimizde tanışamadığımız ve birbirimizi görmeden geçen zaman dilimlerinde paylaşamadığımız d/günlerimiz için küçük bir telafi çabası...

sandığınızın aksine biz o gün hiç sevişmiyoruz, romantizm yüklü bir gün oluyor paylaştığımız. elele tutuşup parklarda geziyoruz. sokaklarda yaşımıza bakmadan laylaylom diye sekerek yürüyoruz. yağmur altında öpüşüyoruz bazen. bazen kaçamak bakışlar üzerimizdeyken bir bankta...

keşkelerimizi gömüyoruz o gün yeraltına. Olmaz, ama, fakatl'ardan oluşan büyüklerin dünyasından kaçıp, çocukluğumuza sığınıyoruz...

-"keşke seni yıllar önce tanımış olsaydım." ukdesi mi var içimizde "peki o zaman" diyoruz.. takvimlerden yıl seçiyoruz aylardan ne olsun diyoruz kendimize. O yıl neler yaşanmış hayatımızda, ne modaymış? Sonra günlerden bir gün, o anı zaman tünelinden bizim için çıkarıp yaşıyoruz...

bu pazar, babannesinin gelinliğinden minimsi bir elbise dikmiş sevdiğim...
bununla dolaşalım mı sokaklarda bu doyum günümüzde? dedi... öyle yaptık. meraklı bakışlardan çekinmeden ama benden daha çapkın olan rüzgarın azizliğinden çekinerek... gelinliğe benzer elbisesiyle bir kız ve şortuyla yağmurlu havada kıza sarılmış bir komik adam gördüyseniz sokaklarda, işte onlar bizdik...

kâh gülüp, kâh hüzünlerek yaşayamadığımız daha doğrusu birbirimizi görmeden yaşadığımız 90lı yılları yad ettik birlikte... açık havada koruda sarmaş dolaş kahvaltı ettik. Sonra küçük bir cep sinemasına gittik, pek de kalabalık olmayan sinemada çocuklarla birlikte buz devri'ni izledik... benim her sahneden hüzün çıkarabilen sevgilim çizgi filmde bile ağlamayı başardı yine:)

Bu kez teselli etmek için sinemada öptüm göz kapaklarından ve kimseler görmeden dudaklarından... Akşamüstü biraz komik şeyler aldık birbirimize, gelecek doyum günümüzü kurguladık. Akıl çantamızda unuttuklarımızı bohçamıza paketledik gelecek günlerimiz için...

Sonra onu Avrupa yakasına uğurladım. ben denizin bu yakasında Anadolu'nun bir garip delikanlısı kalarak. Gerçekten bir köprü nasıl kavuşturuyorsa bir deniz de o kadar ayırıyordu ikimizi...

Uzak...
Sevince mesafeler ne kadar çok uzak geliyor insana... dakikalar saat oluyor, günler geçmek bilmiyor... Zihin çantamızda birikenlerden derlediğimiz bir gün daha kayboldu, bir doyum günümüzde daha birbirimize doyamadan gün eridi gitti avuçlarımızda.
güzeldi, güzeldik ikimiz... biz!..


Bundan aylar önce sevgilimle bir karar aldık. geçmiş zaman dilimlerinde neden karşılaşmadığımıza hayıflandığımız bir andı. bu günlerimizi kaçırmadan ayın herhangi bir gününü doyum günü olarak kutlamaya karar vermiştik.

bu öyle sandığınızca muzur bir gün değil. çocukluğumuzda yaşayamadığımız, ergenliğimizde tanışamadığımız ve birbirimizi görmeden geçen zaman dilimlerinde paylaşamadığımız d/günlerimiz için küçük bir telafi çabası...

sandığınızın aksine biz o gün hiç sevişmiyoruz, romantizm yüklü bir gün oluyor paylaştığımız. elele tutuşup parklarda geziyoruz. sokaklarda yaşımıza bakmadan laylaylom diye sekerek yürüyoruz. yağmur altında öpüşüyoruz bazen. bazen kaçamak bakışlar üzerimizdeyken bir bankta...

keşkelerimizi gömüyoruz o gün yeraltına. Olmaz, ama, fakatl'ardan oluşan büyüklerin dünyasından kaçıp, çocukluğumuza sığınıyoruz...

-"keşke seni yıllar önce tanımış olsaydım." ukdesi mi var içimizde "peki o zaman" diyoruz.. takvimlerden yıl seçiyoruz aylardan ne olsun diyoruz kendimize. O yıl neler yaşanmış hayatımızda, ne modaymış? Sonra günlerden bir gün, o anı zaman tünelinden bizim için çıkarıp yaşıyoruz...

bu pazar, babannesinin gelinliğinden minimsi bir elbise dikmiş sevdiğim...
bununla dolaşalım mı sokaklarda bu doyum günümüzde? dedi... öyle yaptık. meraklı bakışlardan çekinmeden ama benden daha çapkın olan rüzgarın azizliğinden çekinerek... gelinliğe benzer elbisesiyle bir kız ve şortuyla yağmurlu havada kıza sarılmış bir komik adam gördüyseniz sokaklarda, işte onlar bizdik...

kâh gülüp, kâh hüzünlerek yaşayamadığımız daha doğrusu birbirimizi görmeden yaşadığımız 90lı yılları yad ettik birlikte... açık havada koruda sarmaş dolaş kahvaltı ettik. Sonra küçük bir cep sinemasına gittik, pek de kalabalık olmayan sinemada çocuklarla birlikte buz devri'ni izledik... benim her sahneden hüzün çıkarabilen sevgilim çizgi filmde bile ağlamayı başardı yine:)

Bu kez teselli etmek için sinemada öptüm göz kapaklarından ve kimseler görmeden dudaklarından... Akşamüstü biraz komik şeyler aldık birbirimize, gelecek doyum günümüzü kurguladık. Akıl çantamızda unuttuklarımızı bohçamıza paketledik gelecek günlerimiz için...

Sonra onu Avrupa yakasına uğurladım. ben denizin bu yakasında Anadolu'nun bir garip delikanlısı kalarak. Gerçekten bir köprü nasıl kavuşturuyorsa bir deniz de o kadar ayırıyordu ikimizi...

Uzak...
Sevince mesafeler ne kadar çok uzak geliyor insana... dakikalar saat oluyor, günler geçmek bilmiyor... Zihin çantamızda birikenlerden derlediğimiz bir gün daha kayboldu, bir doyum günümüzde daha birbirimize doyamadan gün eridi gitti avuçlarımızda.
güzeldi, güzeldik ikimiz... biz!..

Nasıl ölçüyorsunuz kızlar?

6 yorum:

Bakıyorum gaza gelmiş bayan yazarların bloglarında bir ölçü verme hadisesidir gidiyor... Yok sizin 23cm. lik şeyinize kalmadık. yok 19luk 21lik ç.k'nüzün derdinde değilim. yok daha 17 sevgiliminki .yok 16lık bamya gibi çocuk vs...

Anladık, ölçülerin farklı olması normal de nasıl ölçüyonuz?.. sadece erkeklerin size aktardıkları bilgiler ile sallapati yazıyorsanız, erkeklerin söylediklerine inanıyorsanız 1-2cm palavra payını düşmeniz gerekebilir. Hele bir de benim gibi cm yerine (bir ingiliz beyfendisi gibi olduğu için) inç diyosa sevgiliniz, palavra payı daha fazladır haliyle...

Yoksa cetveli, mezuroyu elinize alıp da adam akıllı bilimsel bir çalışma mı yapıyorsunuz?
İçten içe mi, dıştan dışa mı ölçüyorsunuz? Çukur derinliğinden mi, mı dudak payından mı yararlanıyorsunuz... Su terazisi ve şakül de kullanıyor musunuz?

Erkeklerle şey yarıştıracağım diye kendini kaptırıp belaltı yazılar döşenmek mümkündür. En uzağa ben şeedicem demek de kolaydır. Ancak bu erkek milleti palavrayı besmele niyetine söyler haberiniz olsun.

Bir ara liseden bi arkadaşım bu gün 15 defa demişti... Çüş! oha olmuştuk. Sonrasında giderek arttırdı sayıyı ve muradına 31'de ermişti... Sonra anlamıştık ki; bizim düşündüğümüz sayı ile, garibim kasdettiği sayının farklı şey'ler olduğunu...

Sözün özü kızlar;
Demedi demeyin, gaza gelip dolmayı hemen yemeyin...
Bi yerlere bişiler yazacaksanız, ölçüp, biçmeden körü körüne inanıp, yazmayın.

Bakıyorum gaza gelmiş bayan yazarların bloglarında bir ölçü verme hadisesidir gidiyor... Yok sizin 23cm. lik şeyinize kalmadık. yok 19luk 21lik ç.k'nüzün derdinde değilim. yok daha 17 sevgiliminki .yok 16lık bamya gibi çocuk vs...

Anladık, ölçülerin farklı olması normal de nasıl ölçüyonuz?.. sadece erkeklerin size aktardıkları bilgiler ile sallapati yazıyorsanız, erkeklerin söylediklerine inanıyorsanız 1-2cm palavra payını düşmeniz gerekebilir. Hele bir de benim gibi cm yerine (bir ingiliz beyfendisi gibi olduğu için) inç diyosa sevgiliniz, palavra payı daha fazladır haliyle...

Yoksa cetveli, mezuroyu elinize alıp da adam akıllı bilimsel bir çalışma mı yapıyorsunuz?
İçten içe mi, dıştan dışa mı ölçüyorsunuz? Çukur derinliğinden mi, mı dudak payından mı yararlanıyorsunuz... Su terazisi ve şakül de kullanıyor musunuz?

Erkeklerle şey yarıştıracağım diye kendini kaptırıp belaltı yazılar döşenmek mümkündür. En uzağa ben şeedicem demek de kolaydır. Ancak bu erkek milleti palavrayı besmele niyetine söyler haberiniz olsun.

Bir ara liseden bi arkadaşım bu gün 15 defa demişti... Çüş! oha olmuştuk. Sonrasında giderek arttırdı sayıyı ve muradına 31'de ermişti... Sonra anlamıştık ki; bizim düşündüğümüz sayı ile, garibim kasdettiği sayının farklı şey'ler olduğunu...

Sözün özü kızlar;
Demedi demeyin, gaza gelip dolmayı hemen yemeyin...
Bi yerlere bişiler yazacaksanız, ölçüp, biçmeden körü körüne inanıp, yazmayın.

iki resim, tek hikaye

7 yorum:

-ya! napıyor bu adam bilgisayar başında?
~sen napıyosan onu yapıyordur.

-yaa! ben bilgisayar kullanmıyorum ki
~sen(L) napmıyosa onu yapıyordur.

-iyi de ne zaman gelecek?
~büyük ihtimalle gelmiştir...

.......................................................
.................................................
...........................................


-ya! napıyor bu adam bilgisayar başında?
~sen napıyosan onu yapıyordur.

-yaa! ben bilgisayar kullanmıyorum ki
~sen(L) napmıyosa onu yapıyordur.

-iyi de ne zaman gelecek?
~büyük ihtimalle gelmiştir...

.......................................................
.................................................
...........................................

Gay'leri pek sevmem şahsen...

7 yorum:

Biliyorum fincancı katırlarını ürkütecek yazdıklarım.
Ama gizleyip saklayacak değilim. Gay'leri pek sevmem şahsen. Herkesin tercihi kendine tabi bişi demiyorum. Zaten bahsettiğim ilgilenmek ve sevgi anlamında bir sevgisizlik, yani özetle bayılmıyorum kendilerine.
Yoksa asmayalım da besleyelim mi? tarzı faşist bir bakış açım da yok. Zaten üzerinde uzun uzadıya kafa yoracak ve işin anatomisini, ruhunu irdeleyecek de değilim. Üstelik üstüme vazife de değil bu konu...

Herkes bir şeyi sever ya da sevmez ya hani. Önemli olan sevmediklerimizin de bizi sevmeme hakkına saygı duymayı başarabilmek ve insanları kendimiz gibi olmaya zorlamamak, tercihlere en azından saygı duymaktır der konuyu böyle bağlarım kendimce. Mesela sizin de vardır mutlaka sevmedikleriniz. Bazı kızlar sakallı, bıyıklı erkeklerden hoşlanmazlar örneğin, kimileri kirli sakallı olanı sever, kimileri köse. Kimisi yumurta topuk düşmanıdır, kimi beyaz çorap. (bunlar standart mı:) e öyledir mutlaka ama başka beğenilerimiz de farklı olabilir...
Örneğin ben fransız usulü öpüşemeyen kızlardan hoşlanmam, öğretmekten hoşlanırım:p

Benim gayfobim biraz tırsmakla ilgili. Hani çocukken sobaya uzanırsınız, o esnada evin kedisi yanınızdan geçer ve eliniz sobaya değer uff olursunuz. Sonra büyüseniz de sizde bir kedi korkusu veya antipatisi oluşur. Pawlow'un köpekleri misali şartlı refleks verirsiniz. İşte o hesap benimkisi... Napim gay'lere şartlı reflex veriyor bünyem...

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; henüz körpe delikanlıyım. Köse sakalım çıkmamış daha. Kamışa su yeni yürümüş ama alemlere akmamışım. Henüz mektebe yazılmamışım, tahsil hayatım başlamamış, anlayın işte, siftah yok... Romantik aşklar kurguluyorum. Zihnimdeki en büyük fantezi bi kızı öpmek, hem de mutlaka sevdiğim, aşık olduğum bir kızı. Ondan sonrasını canlandıramıyorum gözümde. İnsan sevdiğine dahasını yapmaz, yapamaz gibi geliyor. O yüzden hala siyasilerin bizi sevdiğine inanmam, çünkü onlar yapabiliyorlar:p

Neyse, bir arkadaşla o gece istiklâle aktık. Sağda solda elele, kolkola sarmaş dolaş abileri ablaları görüp, büyüyünce biz de yapıcaz tarzı düşünceler içerisindeyiz. Arada film afişlerine takılıyor gözümüz, hava yeterince sıcak ve meraklı gözlerle ortamsal keşiflerdeyiz henüz.

Bir müddet yürüdükten sonra, ışıkların az gözümü aldığı bir ara, aşağıdan kırmızılar içinde gelen bir afet gördüm. Catwalk tarzı bir manken edasıyla yürüyen, kırmızılar içersinde bir abla yaklaşmaktaydı bize doğru... Az sonra kırmızı elbiseli, kırmızı fluarlı abla bodoslamadan üstümüze üstümüze gelmeye başladı... O yaklaştıkça ben bi tuhaflık sezsem de gecenin karanlığında pek de görüntü netleşmedi, uyanamadım. Ta ki abla ağzını açana kadar, o zaman da zaten iş işten geçmişti. Aramızda bir iki adımlık mesafe kalmış, ben şaşkın ördek misali sağa sola (yol vermek adına )kaçmaya çalışırken abla dümdüz üstüme gelip, hırıltılı sesiyle hala unutmadığım o b..ktan cümleyi kurdu:

S....x...lim mi? yavrummm?

Çekirge gibi iki adım yana sıçramışım hönk noluyoruz diye..Abla/abi oracıkta tutup bişi yapacak sandım:p. Arkadaş gülmekten yerlere yatarken, ben içine edilen istiklâl keyfime mi yanayım, abiyi abla sanan cehaletime mi, geceleri tavuk karası olmuş elmayı armudu seçemeyen gözlerime mi? bilemedim... Olaydan sonra afilli ablalara gözlerimi ovuşturmadan ve abla mı/abi mi? ikilimenine düşmeden göğsümü gere gere bakamadım günlerce. O yaz boşu boşuna geçti, heba oldu gitti. Zaten o olaydan uzunca bir süre geçmesine rağmen kamelyalı kadın ve kırmızılı kadın fantezileri bile kuramadım ki; varın ötesini siz düşünün.

O yüzden o gün bu gündür gay'leri pek sevmem ama benim tepkim o günlerden kalma doğal bir reflexten ibaret. Su'dan tırsan kedi gibi gay ablalardan tırsarım napim...
Kimse kusura bakmasın. O gün dut yemiş bülbül gibi bişi diyemediğim ablaya (abiye) burdan iki çift te laf edeyim. Sağsa kulakları çınlasın, ölmüşse kemikleri sızlasın napim.

-Gençlik hayallerimi yıktın, ömrümü çürüttün len Jale...



Biliyorum fincancı katırlarını ürkütecek yazdıklarım.
Ama gizleyip saklayacak değilim. Gay'leri pek sevmem şahsen. Herkesin tercihi kendine tabi bişi demiyorum. Zaten bahsettiğim ilgilenmek ve sevgi anlamında bir sevgisizlik, yani özetle bayılmıyorum kendilerine.
Yoksa asmayalım da besleyelim mi? tarzı faşist bir bakış açım da yok. Zaten üzerinde uzun uzadıya kafa yoracak ve işin anatomisini, ruhunu irdeleyecek de değilim. Üstelik üstüme vazife de değil bu konu...

Herkes bir şeyi sever ya da sevmez ya hani. Önemli olan sevmediklerimizin de bizi sevmeme hakkına saygı duymayı başarabilmek ve insanları kendimiz gibi olmaya zorlamamak, tercihlere en azından saygı duymaktır der konuyu böyle bağlarım kendimce. Mesela sizin de vardır mutlaka sevmedikleriniz. Bazı kızlar sakallı, bıyıklı erkeklerden hoşlanmazlar örneğin, kimileri kirli sakallı olanı sever, kimileri köse. Kimisi yumurta topuk düşmanıdır, kimi beyaz çorap. (bunlar standart mı:) e öyledir mutlaka ama başka beğenilerimiz de farklı olabilir...
Örneğin ben fransız usulü öpüşemeyen kızlardan hoşlanmam, öğretmekten hoşlanırım:p

Benim gayfobim biraz tırsmakla ilgili. Hani çocukken sobaya uzanırsınız, o esnada evin kedisi yanınızdan geçer ve eliniz sobaya değer uff olursunuz. Sonra büyüseniz de sizde bir kedi korkusu veya antipatisi oluşur. Pawlow'un köpekleri misali şartlı refleks verirsiniz. İşte o hesap benimkisi... Napim gay'lere şartlı reflex veriyor bünyem...

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; henüz körpe delikanlıyım. Köse sakalım çıkmamış daha. Kamışa su yeni yürümüş ama alemlere akmamışım. Henüz mektebe yazılmamışım, tahsil hayatım başlamamış, anlayın işte, siftah yok... Romantik aşklar kurguluyorum. Zihnimdeki en büyük fantezi bi kızı öpmek, hem de mutlaka sevdiğim, aşık olduğum bir kızı. Ondan sonrasını canlandıramıyorum gözümde. İnsan sevdiğine dahasını yapmaz, yapamaz gibi geliyor. O yüzden hala siyasilerin bizi sevdiğine inanmam, çünkü onlar yapabiliyorlar:p

Neyse, bir arkadaşla o gece istiklâle aktık. Sağda solda elele, kolkola sarmaş dolaş abileri ablaları görüp, büyüyünce biz de yapıcaz tarzı düşünceler içerisindeyiz. Arada film afişlerine takılıyor gözümüz, hava yeterince sıcak ve meraklı gözlerle ortamsal keşiflerdeyiz henüz.

Bir müddet yürüdükten sonra, ışıkların az gözümü aldığı bir ara, aşağıdan kırmızılar içinde gelen bir afet gördüm. Catwalk tarzı bir manken edasıyla yürüyen, kırmızılar içersinde bir abla yaklaşmaktaydı bize doğru... Az sonra kırmızı elbiseli, kırmızı fluarlı abla bodoslamadan üstümüze üstümüze gelmeye başladı... O yaklaştıkça ben bi tuhaflık sezsem de gecenin karanlığında pek de görüntü netleşmedi, uyanamadım. Ta ki abla ağzını açana kadar, o zaman da zaten iş işten geçmişti. Aramızda bir iki adımlık mesafe kalmış, ben şaşkın ördek misali sağa sola (yol vermek adına )kaçmaya çalışırken abla dümdüz üstüme gelip, hırıltılı sesiyle hala unutmadığım o b..ktan cümleyi kurdu:

S....x...lim mi? yavrummm?

Çekirge gibi iki adım yana sıçramışım hönk noluyoruz diye..Abla/abi oracıkta tutup bişi yapacak sandım:p. Arkadaş gülmekten yerlere yatarken, ben içine edilen istiklâl keyfime mi yanayım, abiyi abla sanan cehaletime mi, geceleri tavuk karası olmuş elmayı armudu seçemeyen gözlerime mi? bilemedim... Olaydan sonra afilli ablalara gözlerimi ovuşturmadan ve abla mı/abi mi? ikilimenine düşmeden göğsümü gere gere bakamadım günlerce. O yaz boşu boşuna geçti, heba oldu gitti. Zaten o olaydan uzunca bir süre geçmesine rağmen kamelyalı kadın ve kırmızılı kadın fantezileri bile kuramadım ki; varın ötesini siz düşünün.

O yüzden o gün bu gündür gay'leri pek sevmem ama benim tepkim o günlerden kalma doğal bir reflexten ibaret. Su'dan tırsan kedi gibi gay ablalardan tırsarım napim...
Kimse kusura bakmasın. O gün dut yemiş bülbül gibi bişi diyemediğim ablaya (abiye) burdan iki çift te laf edeyim. Sağsa kulakları çınlasın, ölmüşse kemikleri sızlasın napim.

-Gençlik hayallerimi yıktın, ömrümü çürüttün len Jale...


kısa çöpü çektiniz, okuyun bakalım

11 yorum:

Ne yapalım aziz okuyucu bu gün de böyle....

Kısa çöpü çektiniz, ben de sizle kısa kısa kendim hakkımdaki notlarımı paylaşıcam. Siz artık uzun uzun asker hikayesi ya da pehlivan tefrikası gibi anlattığımı varsayın...
Senin özelin kimin umrunda İbram! dediğinizi duyar gibiyim, demek ki ben duyarlı biriyim... Olsun, varsın kimsenin umrunda olmasa da paylaşıcam, kaçamazsınız... Sol üst köşedeki X çarpıyı da kilitledim zati.
Mecburen okuyaceksınız...


1- ŞOK ŞOK ŞOK.....AÇIKLIYORUM BEN Bİ ÇOK BLOG'UN EBESİYİM.
durmadan millet merak ede dursun... Siminya'nın da pipi si var mı? Pucca yakalarsa öper mi , bi dost gerçekten dost mudur, şişman mıdır diye?
İşte açıklıyorum; İbram abiniz aslında İbram ebenizdir... dişi kişiliğini özenle saklayan İbram bi çok blog bebesinin ve kişisel web sitesinin doğumunda ebe'lik yapmıştır. eski bir webmasterdir. hain kurt'tur.... kızlara free site yapan bir lafebesidir. yeterince gaz verince dangalağın önde gidenidir...


2- 65 YAŞINDAYIM. KÖY AĞASIYIM, 4 HAN'IM, 35 TORUNUM VAR.
Ayriyeten haberiniz olsun. aslı yok yaylasında, 1500 (ps) oyunum var benim... oynamaya beklerim. demedi demeyin.

3-BECERİKSİZİM, HER ŞEYİ DİYEMEM, HER HALTI YİYEMEM
Hakkımda iyi ve kötü düşünenler... yanılyorsunuz. hepiniz doğru, hepiniz haklısınız...
hayatımın hiç bir döneminde ağvam avradım olsun diyemedim mesela... şu kızı bi xtim ki de diyemem... argo bilsem de kibar feyzo sayılırım.
ben biliyodum zaten derseniz darılmam, anlayışla karşılarım.

4- İYİ BİR İNSAN MÜSVEDDESİYİM, KIRILIRIM, DARILIRIM.
bakmayın haha ho, kakara kikiri olaylarına. naif bir adamımdır. düşünceli hergeleyimdir.
üzerseniz darılırım, kolay kırılırım, küserim bile... ayrıca böbreklerim kalbim kadar hassastır. üzülünce çok pis ağrır, fena kum dökerim...

5- MATRUŞKA GİBİYİM, İBRAM VARDIR İBRAM İÇRE
Rus'larla tek akrabalığım dedem Baltacı İbram'a dayanır ama yazı stilimdeki tutarsızlıktan mı, ruhumdaki dalgalanmalardan mıdır bilmem, beni tanıyan dostlar "ibram var İbrahim içinde" diyorlar işi tasavvufa vurup... Belki de vardır lan, açıp bakmak lazım. Ayrıca fena İbra'cıyımdır(terör örgütü değil len) . Dostlarımı tasdikler, İbra' ederim.

6-KENDİMİ İŞLETİYORUM, SİZE DE PAY VERİYORUM
Yok düşündüğünüz türden bişey değil. Hemen başımıza Parsadan kesilmeyin. yani aklınıza gelebilecek en kötü ihtimal değildi kasdettiğim. henüz sermaye sıkıntım o düzeye gelmedi.
Meramım insanın kendini ti ye alabilmesi. kendisiyle alay edebilmesi. blog yazan bir çok kişinin de kendisiyle dalga geçebildiğini düşünüyorum. başarılarının altında yatan biraz da bu olsa gerek. yoksa didaktik ve (her anlamda) ders veren, kafa ütüleyen blogları kim okuyacak... di mi?


7- ARKASI KİMBİLİR YARIN, BELKİ YARINDAN YAKIN
Peşin peşin, kimseyi mimlemiyom. Sadece kendimi dinliyorum ve size de playback yaptım. Ayşe teyze dilim, sorunlarınızla ilgilenmem ama yorumlarınızı beklerim. Ayrıca vesikalık fotoğrafını göndermeyen herkesi de öpmüyorum...

Ne yapalım aziz okuyucu bu gün de böyle....

Kısa çöpü çektiniz, ben de sizle kısa kısa kendim hakkımdaki notlarımı paylaşıcam. Siz artık uzun uzun asker hikayesi ya da pehlivan tefrikası gibi anlattığımı varsayın...
Senin özelin kimin umrunda İbram! dediğinizi duyar gibiyim, demek ki ben duyarlı biriyim... Olsun, varsın kimsenin umrunda olmasa da paylaşıcam, kaçamazsınız... Sol üst köşedeki X çarpıyı da kilitledim zati.
Mecburen okuyaceksınız...


1- ŞOK ŞOK ŞOK.....AÇIKLIYORUM BEN Bİ ÇOK BLOG'UN EBESİYİM.
durmadan millet merak ede dursun... Siminya'nın da pipi si var mı? Pucca yakalarsa öper mi , bi dost gerçekten dost mudur, şişman mıdır diye?
İşte açıklıyorum; İbram abiniz aslında İbram ebenizdir... dişi kişiliğini özenle saklayan İbram bi çok blog bebesinin ve kişisel web sitesinin doğumunda ebe'lik yapmıştır. eski bir webmasterdir. hain kurt'tur.... kızlara free site yapan bir lafebesidir. yeterince gaz verince dangalağın önde gidenidir...


2- 65 YAŞINDAYIM. KÖY AĞASIYIM, 4 HAN'IM, 35 TORUNUM VAR.
Ayriyeten haberiniz olsun. aslı yok yaylasında, 1500 (ps) oyunum var benim... oynamaya beklerim. demedi demeyin.

3-BECERİKSİZİM, HER ŞEYİ DİYEMEM, HER HALTI YİYEMEM
Hakkımda iyi ve kötü düşünenler... yanılyorsunuz. hepiniz doğru, hepiniz haklısınız...
hayatımın hiç bir döneminde ağvam avradım olsun diyemedim mesela... şu kızı bi xtim ki de diyemem... argo bilsem de kibar feyzo sayılırım.
ben biliyodum zaten derseniz darılmam, anlayışla karşılarım.

4- İYİ BİR İNSAN MÜSVEDDESİYİM, KIRILIRIM, DARILIRIM.
bakmayın haha ho, kakara kikiri olaylarına. naif bir adamımdır. düşünceli hergeleyimdir.
üzerseniz darılırım, kolay kırılırım, küserim bile... ayrıca böbreklerim kalbim kadar hassastır. üzülünce çok pis ağrır, fena kum dökerim...

5- MATRUŞKA GİBİYİM, İBRAM VARDIR İBRAM İÇRE
Rus'larla tek akrabalığım dedem Baltacı İbram'a dayanır ama yazı stilimdeki tutarsızlıktan mı, ruhumdaki dalgalanmalardan mıdır bilmem, beni tanıyan dostlar "ibram var İbrahim içinde" diyorlar işi tasavvufa vurup... Belki de vardır lan, açıp bakmak lazım. Ayrıca fena İbra'cıyımdır(terör örgütü değil len) . Dostlarımı tasdikler, İbra' ederim.

6-KENDİMİ İŞLETİYORUM, SİZE DE PAY VERİYORUM
Yok düşündüğünüz türden bişey değil. Hemen başımıza Parsadan kesilmeyin. yani aklınıza gelebilecek en kötü ihtimal değildi kasdettiğim. henüz sermaye sıkıntım o düzeye gelmedi.
Meramım insanın kendini ti ye alabilmesi. kendisiyle alay edebilmesi. blog yazan bir çok kişinin de kendisiyle dalga geçebildiğini düşünüyorum. başarılarının altında yatan biraz da bu olsa gerek. yoksa didaktik ve (her anlamda) ders veren, kafa ütüleyen blogları kim okuyacak... di mi?


7- ARKASI KİMBİLİR YARIN, BELKİ YARINDAN YAKIN
Peşin peşin, kimseyi mimlemiyom. Sadece kendimi dinliyorum ve size de playback yaptım. Ayşe teyze dilim, sorunlarınızla ilgilenmem ama yorumlarınızı beklerim. Ayrıca vesikalık fotoğrafını göndermeyen herkesi de öpmüyorum...

Sevdiğin insan SU gibi olmalı

11 yorum:

Herkes sevmek istediği insanı farklı sıfatlarla tanımlıyor, tasvir ediyor, gözünde canlandırıyor...

Melek gibi olsun diyen de var, bebek gibi isteyen de. Kimisi iyi huylu, kimisi az çılgın, bazen maço, bazen beyfendi isteyen var. Kimi mutlaka okumuşunun derdinde.

Tabi bir de klasik ve klişe tanımlamalar var: Mutfakta ahçı, masada hanımefendi, yatakta o... biçim. Hal böyle olunca mutfakta ve masada iş pişirmek hayallerde kalıyor malesef. Ya, birader masada da o.. biçim olsa olmaz mı? Belki masa fantezim var.... Iııh! olmaz çatal sola, bıçak sağa...

Gerçi beklentiler de değişti. Az kıskansın maço olsun diyen de var sevgilisine, ben halka malolmuşum beni paylaşabimeli (nasıl paylaşcaksa - ben lime lime doğrar paylaşırım örneğin:p) diyen de. Kimileri bakire peşinde, kimileri "uğraşamam öyle mızmızlarla, az çok okumuş tahsilli olsun her anlamda, mürekkep yalamış; kalem, kamış tutmuş olsun" düşüncesinde... Birazcık puşt olsun, hainlik etsin ama çaktırmasın diyen bile var.

Oysa ben "su gibi" olsun isterim sevdiğim.
Arı olmalı, su gibi duru olmalı. Gerektiğinde konulduğu kabın şeklini alabilmeli, ortama kolayca uyum sağlayabilmeli. Baktın mı içi gözükmeli bazen... İster romantik ol ruhuna bak, ister erotik ol tenine, ister sapıt donuna... (transparan severim demiştim di mi:p)

Kocaman denizlere benzemeli yüreği, z/engin olmalı, bazen deli dalgaları alıp beni kıyılarına çarpmalı, bazen göller gibi, sessiz ve durgun göğsüne, yaslanıp uyunmalı.
Bazen kızılırmak gibi olmalı, deli deli akmalı. susadığında kana kana İbrahim'i doyurmalı...

Hayat vermeli, can vermeli, heyecan vermeli. yüreğimdeki umut ağaçlarını sulamalı ve yaşama dair hayaller kurdurmalı.

Dedim ya; zevk meselesi bu, herkes kendince farklı farklı düşünebilir.

Bana göre: herşeyden biraz olmalı sevdiğin insanda, ama ister erkek, ister kadın olsun mutlaka su gibi olmalı...

Kaldırma kuvveti yüksek....

Herkes sevmek istediği insanı farklı sıfatlarla tanımlıyor, tasvir ediyor, gözünde canlandırıyor...

Melek gibi olsun diyen de var, bebek gibi isteyen de. Kimisi iyi huylu, kimisi az çılgın, bazen maço, bazen beyfendi isteyen var. Kimi mutlaka okumuşunun derdinde.

Tabi bir de klasik ve klişe tanımlamalar var: Mutfakta ahçı, masada hanımefendi, yatakta o... biçim. Hal böyle olunca mutfakta ve masada iş pişirmek hayallerde kalıyor malesef. Ya, birader masada da o.. biçim olsa olmaz mı? Belki masa fantezim var.... Iııh! olmaz çatal sola, bıçak sağa...

Gerçi beklentiler de değişti. Az kıskansın maço olsun diyen de var sevgilisine, ben halka malolmuşum beni paylaşabimeli (nasıl paylaşcaksa - ben lime lime doğrar paylaşırım örneğin:p) diyen de. Kimileri bakire peşinde, kimileri "uğraşamam öyle mızmızlarla, az çok okumuş tahsilli olsun her anlamda, mürekkep yalamış; kalem, kamış tutmuş olsun" düşüncesinde... Birazcık puşt olsun, hainlik etsin ama çaktırmasın diyen bile var.

Oysa ben "su gibi" olsun isterim sevdiğim.
Arı olmalı, su gibi duru olmalı. Gerektiğinde konulduğu kabın şeklini alabilmeli, ortama kolayca uyum sağlayabilmeli. Baktın mı içi gözükmeli bazen... İster romantik ol ruhuna bak, ister erotik ol tenine, ister sapıt donuna... (transparan severim demiştim di mi:p)

Kocaman denizlere benzemeli yüreği, z/engin olmalı, bazen deli dalgaları alıp beni kıyılarına çarpmalı, bazen göller gibi, sessiz ve durgun göğsüne, yaslanıp uyunmalı.
Bazen kızılırmak gibi olmalı, deli deli akmalı. susadığında kana kana İbrahim'i doyurmalı...

Hayat vermeli, can vermeli, heyecan vermeli. yüreğimdeki umut ağaçlarını sulamalı ve yaşama dair hayaller kurdurmalı.

Dedim ya; zevk meselesi bu, herkes kendince farklı farklı düşünebilir.

Bana göre: herşeyden biraz olmalı sevdiğin insanda, ama ister erkek, ister kadın olsun mutlaka su gibi olmalı...

Kaldırma kuvveti yüksek....

Kötü haber tez gelir, biz usulca gideriz

1 yorum:


Kötü haber
tez gelir.
Yakında bensiz bir dünya sizleri bekliyor kızlar. Oysa ne umutlarım vardı benim. Diyordum ki kendi kendime; "Oğlum ibram, blog blog nereye kadar? Kamusal görev de yapmalı insan, sorumluluk bilinci ile hareket etmelisin".

Baktım ki; herkes sperm bankası peşinde, ben bizzat şahsen kendim olarak, suya sabuna dokunmadan hayran kitlemden isteyenleri çocuk sahibi yapmaya karar verdim.
Öyle ki; seçin beğenin artık... Asyalı İbram'dan mı, yoksa Avrupalı okumuş İbramdançocuk sahibi olmak istersiniz. Yoksa zenci İbram'mı tercih edersiniz? Beğenin gönlünüze göre çocuk yapalım:

http://www.vw.com/vwhype/babymaker/en/us/

İşte
ben bu duygular içerisinde hizmet sektörüne balıklama girmek üzereyken, aşağıdaki olmaz olası haberi gördüm. Naylon kızlardan sonra Naylon İbram'da çıkıyormuş.
Bütün hayallerinize veda edin sevgili hayran kitlem. Ne diyelim kötü haber tez gelir, Kalanla kalınabilse de, ölenle ölünmüyor...

http://askmen.mynet.com/yasam/haberler/1280-spermen-erkeklerin-sonunu-getirecek


Kötü haber
tez gelir.
Yakında bensiz bir dünya sizleri bekliyor kızlar. Oysa ne umutlarım vardı benim. Diyordum ki kendi kendime; "Oğlum ibram, blog blog nereye kadar? Kamusal görev de yapmalı insan, sorumluluk bilinci ile hareket etmelisin".

Baktım ki; herkes sperm bankası peşinde, ben bizzat şahsen kendim olarak, suya sabuna dokunmadan hayran kitlemden isteyenleri çocuk sahibi yapmaya karar verdim.
Öyle ki; seçin beğenin artık... Asyalı İbram'dan mı, yoksa Avrupalı okumuş İbramdançocuk sahibi olmak istersiniz. Yoksa zenci İbram'mı tercih edersiniz? Beğenin gönlünüze göre çocuk yapalım:

http://www.vw.com/vwhype/babymaker/en/us/

İşte
ben bu duygular içerisinde hizmet sektörüne balıklama girmek üzereyken, aşağıdaki olmaz olası haberi gördüm. Naylon kızlardan sonra Naylon İbram'da çıkıyormuş.
Bütün hayallerinize veda edin sevgili hayran kitlem. Ne diyelim kötü haber tez gelir, Kalanla kalınabilse de, ölenle ölünmüyor...

http://askmen.mynet.com/yasam/haberler/1280-spermen-erkeklerin-sonunu-getirecek

Hint değil, pozisyon fakiri İbram

3 yorum:

Canım çok sıkkın bu günlerde.
Yine istifa etmeyi düşünüyorum. yaş kemale erdi ama şu alemde halâ kafama göre bir pozisyon bulamadım.

Cv'
m fena değil, fazla var, eksik yok. Gerçi girdiğim yerlerde iyi de ücret aldım ama öyle denedim olmadı, böyle denedim olmadı. bir türlü yaptığım işlerde mutlu olamadım.

bak şu pozisyon iyi, tam sen'lik dediler. başvurdum bu kez de i alamadım. çeşitli farklı işverenler de denedim. onlar bana razı geldi, ama bu kez benim gönlüm olmadı. Napim, olmadı işte, yapamadım. Kısmetsizim vesselam.

Adamım!
tam bu boşluğu sen doldurursun, senden iyi bu işi kimse yapamaz dediler; yok, yok, yok. ben kendi kafamdaki boşluğu bile dolduramadım ki başkasının boşluğuna faydam olsun. Olmadı da nitekim.

İşin aslı, bir çok iş ve işveren değiştirdim ama bir türlü kafama göre rahat bir pozisyon bulamadım, tıpkı başımı sokacak bir evim olmayıp, kiralık dairelerde sürttüğüm gibi.

Var bende bi yamukluk, baksanıza 69 kitap ezberledim, hala arayışlardayım........
;)

Canım çok sıkkın bu günlerde.
Yine istifa etmeyi düşünüyorum. yaş kemale erdi ama şu alemde halâ kafama göre bir pozisyon bulamadım.

Cv'
m fena değil, fazla var, eksik yok. Gerçi girdiğim yerlerde iyi de ücret aldım ama öyle denedim olmadı, böyle denedim olmadı. bir türlü yaptığım işlerde mutlu olamadım.

bak şu pozisyon iyi, tam sen'lik dediler. başvurdum bu kez de i alamadım. çeşitli farklı işverenler de denedim. onlar bana razı geldi, ama bu kez benim gönlüm olmadı. Napim, olmadı işte, yapamadım. Kısmetsizim vesselam.

Adamım!
tam bu boşluğu sen doldurursun, senden iyi bu işi kimse yapamaz dediler; yok, yok, yok. ben kendi kafamdaki boşluğu bile dolduramadım ki başkasının boşluğuna faydam olsun. Olmadı da nitekim.

İşin aslı, bir çok iş ve işveren değiştirdim ama bir türlü kafama göre rahat bir pozisyon bulamadım, tıpkı başımı sokacak bir evim olmayıp, kiralık dairelerde sürttüğüm gibi.

Var bende bi yamukluk, baksanıza 69 kitap ezberledim, hala arayışlardayım........
;)

dişlerinde bakteri plağı oluşmuş yavrum

3 yorum:

Samsun istiklâldaki taciz olayını duydunuz. yine yurdum abazanları olarak madara olduk. bide üstüne bi ton da sopa yedik ablalardan...
Oğlum kaç kere öğreticez size, usulünce yapın şu işi... (gerçi o ablalardan iri kıyımına hangi zevk ve cesaretle laf attığınızı da anlamış değilim ya neyse)

Siz tv'lerde ablaların "dişetlerinde bakteri plağı oluşmuş yavrum" diyene ne güzel pas verdiğini hiç görmediniz mi? ya da "çamaşırların yeterince beyaz değil be güzelim, bir de bunu birlikte deneyelim" olayına girin veya alın marketten bi şişe ketçap, dökün ablanın üstüne, sonra domates sos'u değil domastoz çamaşır suyu ile beyazlatim diye sarkın ne bilim...

ama bunlar için bile azıcık da olsa kro'luktan uzaklaşmak gerekiyor, o bile zor geliyor bünyeye di mi? zaten çakmak niyetine cebinde orkid, molped bulundurup, "molpedim var" diyerek sarkma derslerine hiç girmiyorum. beceremezsiniz.

Yaw oğlum, hiç bişi bilemezseniz giyin bi usta kıyafeti, çalın kapı zilini "malgon kullanmassanız, işte böyle makinenizin her bi yeri kireçlenir, mecburen el atıp değiştircez" diyerek yapın tacizinizi. herşeyi de illa ben mi öğreticem...

azıcık saksıyı kullanın, sevgili yurdum abazanları.
yeter be artık, daha fazla çizdirmeyin karizmamızı...


Samsun istiklâldaki taciz olayını duydunuz. yine yurdum abazanları olarak madara olduk. bide üstüne bi ton da sopa yedik ablalardan...
Oğlum kaç kere öğreticez size, usulünce yapın şu işi... (gerçi o ablalardan iri kıyımına hangi zevk ve cesaretle laf attığınızı da anlamış değilim ya neyse)

Siz tv'lerde ablaların "dişetlerinde bakteri plağı oluşmuş yavrum" diyene ne güzel pas verdiğini hiç görmediniz mi? ya da "çamaşırların yeterince beyaz değil be güzelim, bir de bunu birlikte deneyelim" olayına girin veya alın marketten bi şişe ketçap, dökün ablanın üstüne, sonra domates sos'u değil domastoz çamaşır suyu ile beyazlatim diye sarkın ne bilim...

ama bunlar için bile azıcık da olsa kro'luktan uzaklaşmak gerekiyor, o bile zor geliyor bünyeye di mi? zaten çakmak niyetine cebinde orkid, molped bulundurup, "molpedim var" diyerek sarkma derslerine hiç girmiyorum. beceremezsiniz.

Yaw oğlum, hiç bişi bilemezseniz giyin bi usta kıyafeti, çalın kapı zilini "malgon kullanmassanız, işte böyle makinenizin her bi yeri kireçlenir, mecburen el atıp değiştircez" diyerek yapın tacizinizi. herşeyi de illa ben mi öğreticem...

azıcık saksıyı kullanın, sevgili yurdum abazanları.
yeter be artık, daha fazla çizdirmeyin karizmamızı...

Kına yaksınlar, küstüm ben de gidiyorum okuyucu

16 yorum:

"-Nazar deydi beybi, bize nazar deydi".
Sevgilime öyle dedim ama yemedi. açtı ağzını, yumdu gözünü.Sayende .ıçtık sonunda aziz okuyucu. baklava yemek isterken oklavaya döndü iş. börek yemek isteseydik ne yicektik acep, meraklardayım... kürek olurdu herhalde.

"-Ay, ay aşkım nasıl da güzel abazanırmış benim" mi dicem İbram? sen yaz, çiz öle, kızlara kikirde, kokurda ondan sonra asıl, masıl biz burda şaşkın ördek gibi temaşa edelim blog alemini. - "saçını başını yolcam İbram, kapat çabuk şu blogunu"

"Ne bu şekerim! reyting arttıkça ilgi, alaka derken kendini bülent özündenveren ersoy sanmaya başladın. kızlardan geçtim, bu gidişle seni erkeklere kaptırcam diye korkuyom. ne öle cıbıldak pozlar felan, yol yarıyı geçti hala gözü çöplükte horoz gibisin, utan utan" diye bi güzel yedik fırçayı.

Biliyorum, görüyorum bazı bloggeriyeler kadın dayanışması adına Oh! olsun. diye için için gülüyordur şimdi. Ama olmaz ki, küstüm sie ey okuyucu, ahanda yazmıyorum ben de artık. Terkediyorum blog alemini. Kıskananlar kına yaksın artık. Yaw, Niye taciz ediyonus beni yorumlarınızla:

-İbram benim de saçlarımı tara, ibram beni de sev kedi, köpek gibim, ibram, ibram baksana, şampuanım bitti alsana diye... Tabi ki bozulcak kız. Şampuan kaç para, bu krizde düşüncek haliyle...

Hele bir de ben yaz dolayısıyla kızların mikinili, mayolu resimlerini yayınlayınca, demesin mi:
"-İbram! ya bu kızlara mintan giydir, ya da ben napcamı bilirim" Madem kadın hakları moda. Ben de azıcık açilim denizlere, fransız tatil köyüne doğru. Sana da ordan kart atarım artıkın" deyince dellendim okuyucu.

Lütfen şimdi, ben ettim siz etmeyin: İbram abim iyidir, usludur, yapmaz öyle ayıp şeyler diye yorumlar yazın da paçayı kurtalım. yoksa ayvayı yediğimin resmidir. Küserim size bak, kapatır blogumu giderim bak. Zaten bu aralar küstüm yazmıcam demek de moda.

"-Nazar deydi beybi, bize nazar deydi".
Sevgilime öyle dedim ama yemedi. açtı ağzını, yumdu gözünü.Sayende .ıçtık sonunda aziz okuyucu. baklava yemek isterken oklavaya döndü iş. börek yemek isteseydik ne yicektik acep, meraklardayım... kürek olurdu herhalde.

"-Ay, ay aşkım nasıl da güzel abazanırmış benim" mi dicem İbram? sen yaz, çiz öle, kızlara kikirde, kokurda ondan sonra asıl, masıl biz burda şaşkın ördek gibi temaşa edelim blog alemini. - "saçını başını yolcam İbram, kapat çabuk şu blogunu"

"Ne bu şekerim! reyting arttıkça ilgi, alaka derken kendini bülent özündenveren ersoy sanmaya başladın. kızlardan geçtim, bu gidişle seni erkeklere kaptırcam diye korkuyom. ne öle cıbıldak pozlar felan, yol yarıyı geçti hala gözü çöplükte horoz gibisin, utan utan" diye bi güzel yedik fırçayı.

Biliyorum, görüyorum bazı bloggeriyeler kadın dayanışması adına Oh! olsun. diye için için gülüyordur şimdi. Ama olmaz ki, küstüm sie ey okuyucu, ahanda yazmıyorum ben de artık. Terkediyorum blog alemini. Kıskananlar kına yaksın artık. Yaw, Niye taciz ediyonus beni yorumlarınızla:

-İbram benim de saçlarımı tara, ibram beni de sev kedi, köpek gibim, ibram, ibram baksana, şampuanım bitti alsana diye... Tabi ki bozulcak kız. Şampuan kaç para, bu krizde düşüncek haliyle...

Hele bir de ben yaz dolayısıyla kızların mikinili, mayolu resimlerini yayınlayınca, demesin mi:
"-İbram! ya bu kızlara mintan giydir, ya da ben napcamı bilirim" Madem kadın hakları moda. Ben de azıcık açilim denizlere, fransız tatil köyüne doğru. Sana da ordan kart atarım artıkın" deyince dellendim okuyucu.

Lütfen şimdi, ben ettim siz etmeyin: İbram abim iyidir, usludur, yapmaz öyle ayıp şeyler diye yorumlar yazın da paçayı kurtalım. yoksa ayvayı yediğimin resmidir. Küserim size bak, kapatır blogumu giderim bak. Zaten bu aralar küstüm yazmıcam demek de moda.

Çok okunan yazılar